Feldkamp fırsat tepti

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

SPOR ANALİZ / Cem Top cem.top@dunya.ocm Seyircisiz oynanan maçta Gaziantepspor'a karşı Galatasaray öyle bir ilk yarı oynadı ki, 45 dakikanın sonucu 3 ya da 4-0 Gaziantep lehine sonuçlansa inanın normal sonuç olurdu. Seyircisiz maç Galatasaray'ın konsantre olmasını engellemiş olabilir, şampiyonluk baskısı futbolcu performanslarına etki edebilir ve dahası Kalli'nin yeni icadı takım anlayışı sarı-kırmızılıların kimyasını bozmuş olabilir. Ancak bunlardan hiçbiri bu kadar silik bir futbola mazeret olamaz. Öyle ki, sadece ilk on dakikada bile Gaziantepspor Galatasaray'ın şampiyonluk ümitlerine sekte vurabilirdi. Kırmızı-siyahlılar da kaçırdıkları bu pozisyonların muhasebesini iyi yapmalı. Güzel futbola puan verilmediğine göre. Ne yapmıştı Alman mucit Feldkamp? Öncelikle orta sahanın ortasına üç defansif oyuncu yerleştirmişti. Üstelik bu oyuncular Mehmet Topal, Servet ve Ayhan'dı. Bu orta sahanın 30 metre kadar ilerisinde Lincoln'ün dahil olduğu üçlü bir forvet hattı, 30 metre kadar gerisinde ise yalnızları oynayan defans bloğu. Sarı-kırmızılılar oyunu o kadar geniş bir alanda oynadılar ki, Gaziantepspor deyim yerindeyse bu alanda at koşturdu. Galatasaray'ın daha önceleri de 4-3-1-2 oynadığını biliyoruz. Ancak o zaman orta alanda Serkan ve Barış gibi gezgin oyuncuların varlığıyla hem defans ile hücum arasındaki köprü kurulabiliyor hem de rakibe etkili bir pres uygulanabiliyordu. Bu yeni anlayışta ise, başta Servet olmak üzere orta sahanın durağan futbolu takım savunmasına menfi yönde etki ederken, kreatif oyuncuların azlığı da hücum organizasyonlarına sekte vurdu. Gaziantepspor ise sarı-kırmızılılar karşısında "defansif 4-3-3" ya da "4-3-2-1" tabir edilen taktik dizilişi tercih etmişti. Kalede Murat Şahin'e görev veren Nurullah Sağlam, defans dörtlüsünü İlhan, Deumi, Bekir ve Ivan'dan kurdu. Orta sahanın ortasındaki üçlüde Mehmet Polat, Volkan ve Zurita ile maça başlayan kırmızı-siyahlılar en uçta Beto'yu, gerisinde kanatlara yakın Ekrem ve Bülent Bölükbaşı'nı kullandılar. Top rakipte olduğunda orta sahada beşli bir blok oluşturan bu oyuncular maç boyunca Galatasaray'a problem oldular. Maç içinde Nurullah Sağlam Volkan-Özgür ve Bülent-Erdal değişikliklerine gittiyse de takımının stratejisini değiştirmedi. Karl-Heinz Feldkamp ise ikinci yarının başında yaptığı yanlıştan dönerek 52'de Emre-Serkan hamlesini yaptı. Böylece Servet de yüreğinin götürdüğü yere değil ait olduğu yere yani stoper mevkiine gitmiş oldu. Alman teknik adam orta sahadaki akordu tutturabilmek için bir süre sonra Barış'ı da sahaya sürdü. Ancak dakikalar geçtikçe Gaziantepspor'un savunmadaki direnci arttı. Risk almak zorunda kalan Galatasaray ikinci yarıda daha istekli bir görüntü çizmesine rağmen aradığı golü bir türlü bulamadı. Üstelik Gaziantepspor kontratakları sebebiyle Galatasaray kalesi birkaç kez de golle burun buruna geldi. Neticede seyircisiz maçtan gol de çıkmayınca takımlar 1'er puan alarak sahadan ayrıldılar. Bu sonucun ardından Galatasaray şampiyonluk yolunda önemli bir fırsatı tepmiş oldu. Sarı-kırmızılılar şampiyon olmak istiyorlarsa, 32.haftadaki Fenerbahçe derbisine kadar tüm maçları kayıpsız geçmek zorundalar. Son haftalardaki görüntü, zirvede sürpriz puan kayıpları yaşanabileceğini gösteriyor ki, bu süreci en az zararla atlatan takım sezonu mutlu sonla bitirecek. Hesabı Cvetkov kesti Ligin son haftalarında alınan sonuçlar sebebiyle yeniden şampiyonluk yolunda umutlanan Sivasspor, 28.haftada İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Stadında Kasımpaşa'nın konuğu oldu. Karşılaşmaya atak başlayan Sivasspor takımı, daha ikinci dakikada geliştirdiği hızlı hücumla Cvetkov'un ayağından golü buldu. Golü erken bulan kırmızı-beyazlılar, akabinde savunmaya çekilerek en iyi yaptığı şeyi yani kontratak futbolu oynamayı seçti. Kasımpaşaspor takımı bir an önce eşitliği yakalayabilmek adına hücumda çoğalmaya ve oyunu rakip yarı alana yıkmaya çalışırken, 11.dakikada savunmada yapılan büyük hata, Cvetkov'u bir kez daha kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Cvetkov yine affetmeyerek farkı ikiye çıkaran golü buldu. Bu iki golde büyük hatalar yapan Fatih Akyel bir anlamda takımının ümitlerini kıran futbolcu oldu. İlk devrenin kalan kısmında da topa daha çok sahip olan, daha çok hücum girişiminde bulunan, daha çok şut çeken takım Kasımpaşa oldu ama ev sahibi takım bu baskısından gol çıkartamadı. Böylece konuk ekip, ilk 45 dakika boyunca çektiği 2 şutla 2 gol bularak soyunma odasına oldukça rahat gitti. İlk yarının son bölümündeki baskılı futbolunu ikinci devrenin ilk dakikalarına da yansıtan Kasımpaşa, 47'de kaçırdığı gol pozisyonunun dönüşünde günün formda ismi Cvetkov'dan bir gol daha yedi ve 22 futbolcunun kafasında maç bitmiş oldu. Kalan dakikalar içerisinde iyice dağılan ve etkisiz hücumlarla Sivas kalesini yoklayan Kasımpaşa adeta boşa kürek çekerken, Sivas takımı 75'te yine Cvetkov'la golü bularak farkı dörde çıkardı. Böylece Sivas, maç boyunca 6'sı isabetli 8 şut çektiği Kasımpaşaspor'a Cvetkov'la 4 gol atarak 4-0 galip geldi. Bu sonucun ardından 29. haftada oynanacak Sivasspor-Beşiktaş maçı çok ilginç bir hal aldı. İki takımın da kazanmak zorunda olduğu bu müsabaka son derece zevkli geçecek. Sonuca dair bir öngörü yapmak zor olsa da bu maçta ilk golü atan takımın büyük avantaj yakalayacağı bir gerçek. Kasımpaşa ise önümüzdeki haftadan itibaren lige veda maçları oynamaya başlayacak. Haftanın Olayı 42'lik Romario emekli oluyor Brezilyalı efsane golcü Romario, 27 yıllık futbol kariyerini noktaladığını açıkladı. 42 yaşındaki Brezilyalı futbolcu basına yaptığı açıklamada, mart ayının sonunda futbolu bırakacağını ancak futbola olan sevgisinin asla bitmeyeceğini vurguladı. Romario de Souza Faria, uyuşturucu cezası nedeniyle kasım ayından beri kulübü Vasco de Gama formasını giyemiyordu. O Dia Gazetesi'ne konuşan Romario, "Daha fazla oynamayacağım. Zaten formdan düştüm. Futbol oynamayalı uzun zaman oluyor. O yüzden Vasco'ya geri dönmeyeceğim. Ancak kulübümle olan dostluğum da asla bitmeyecek" diyerek bırakma kararını açıkladı. Kararının kesin olduğunu söyleyen Brezilyalı futbolcu, bundan böyle ailesiyle vakit geçirmek istediğini söyledi. PSV Eindhoven, Barcelona, Valencia ve Vasco de Gama gibi kulüplerde top koşturan Romario, geçtiğimiz yıl kariyerindeki 1000. golünü atarak, Pele'den sonra futbol tarihinde 1000 gole ulaşan ikinci futbolcu unvanını elde etmişti. Romario altın çağını ise, 1994 yılında İtalya'yı penaltı atışlarıyla yenip kupaya uzandıkları sezonda yaşamıştı. O yıl FIFA tarafından "Dünyada Yılın Futbolcusu" seçilen yıldız oyuncu aynı zamanda Dünya Kupası Altın Top Ödülü'nün de sahibi olmuştu. Romario'nun adı FIFA'nın 100. Kuruluş Yıldönümü'nde yayınlanan "Yaşayan En İyi 125 Futbolcu" listesinde de yer almıştı. Futbol Aforizma "Futbol maçlarına gidenlerin, şiddet düşkünü budalalar güruhu olduğu düşüncesi, iyi aile çocuğu entelektüellerin yanılsamasından başka bir şey değildir." Jean-Claude Michea "Futbol yayın haklarını eline geçiren, şifreli televizyon savaşını kazanır." Rupert Murdoch Derbide "kalite" farkı Lig sonundaki sıralamaya direkt etki edebilecek Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde gülen taraf sarı-lacivertliler oldu. Maç genelinde gözlenenler aslında maç öncesi de tahmin edilenlerdi. Gerek taktiksel anlayış gerekse de kadro kalitesi bakımından maçta üstün olan taraf Fenerbahçe idi. Beşiktaş kulübünü yönetenler bu takıma hizmet etmek istiyorlarsa, öncelikle bu kabulü yapmalılar. Hamasetle kulüpleri bir noktaya kadar yönetebilirsiniz ki, Beşiktaşlılar açısından o nokta Fenerbahçe karşılaşması oldu. Bir yanda Uruguay ve Brezilya milli takımlarının defansında görev yapan Edu-Lugano ikilisi, öte tarafta sakat olmadığı zaman idare eden Gökhan ile yaza yaza yorulduğumuz Baki Mercimek. Sarı-lacivertli formayı giyen iki ön liberodan ismi Mehmet olanı milli takıma ilaç olsun diye Türk yapılmış Brezilyalı, diğeri Şili milli takım formasını 39 kez giymiş Claudio Maldonado. Siyah-beyazlı takımda ise bu görev 4 haftadır sakat ve halen mevkisindeki tek futbolcu olan Cisse'nin omuzlarına yıkılmış. Oyun kurucularda da durum değişmiyor. Alex De Souza Fenerbahçe formasıyla çıktığı 176 maçta 90 gol ve 81 asist gibi bir istatistiğe imza atarken, Beşiktaş'taki meslektaşı Delgado sorumluluk almayı çalım atmak ve topla üç kişinin arasına dalmak zannediyor. Kanatlar deseniz aynı. Gökhan-Colin Kazım ve Vederson-Uğur Boral ikililerine karşı stoperden bozma İbrahim Toraman ile emektar İbrahim Üzülmez tek başlarına direnmeye çalışıyorlar. İleri uçta her ne kadar ülkemizde bekleneni veremese de Kezman bir marka. Semih de yedek kulübesinde. Bu mevkide Beşiktaş Nobre-Holosko ikilisiyle bir parça dengeyi sağlıyor. Totale vuracak olsak, tarafsız her gözün tespit edebileceği gibi Fenerbahçe kadro kalitesi ile Beşiktaş'ı maç öncesi yeniyor. Peki, bilhassa büyük maçlar söz konusu olduğunda sadece kadro kalitesiyle galip gelmek mümkün müdür? Elbette ki, daha kaliteli futbolculara sahip olmak büyük avantaj olsa da kesin sonuç anlamına gelmez. Sonuca giden süreçte etken faktörler arasında moral değerler ile taktik düşünce de mutlak sayılmalıdır. Fenerbahçe önünde siyah-beyazlılar belki istekliydiler ancak taktik tahtasındaki oyun felsefesi asla Fenerbahçe özelinde düşünülmüş bir planı yansıtmıyordu. Fenerbahçe'nin Zico'nun ellerinde kemikleşen bir oyun felsefesine sahip olduğunu bırakın Türk futbolseverleri, Sevilla taraftarı bile öğrendi. Kanatları etkin kullanan ve orta sahada kurduğu üstünlükle pas trafiğini, maçın temposunu ayarlayan Fenerbahçe'ye karşı baklava dizilişinde ısrar etmek her şeyden önce "bu maçın patronu ben olmayacağım" anlamına geliyordu. Ertuğrul Sağlam da hiç gocunmadan bunu yaptı. Orta sahayı rakibine bırakan siyah-beyazlılarda; Delgado takım savunmasında hiç olmayınca, üstelik Tello ve Serdar da hem ortayı hem kanatları kontrol edeyim derken bocalayınca Fenerbahçe kendi oyununu sahaya yansıtmakta zorlanmadı. Beşiktaş açısından kolay çözüm geriden top şişirmekti onu da bolca yaptılar. Üstelik neye hizmet ettiğini düşünmeden. Bu topları toplayan Fenerbahçe müdafaasına her pozisyonda Aurelio-Maldonado ikilisinden biri mutlaka yaklaştı ve oyunun defanstan başlayarak kurulmasına yardımcı oldu. Zaten skor üstünlüğünü kısa zamanda elde eden Fenerbahçe'nin oyunu uzun süre domine etmesine gerek kalmadı. Karşılaşmaya kalede Volkan, defansta Gökhan, Edu, Lugano, Vederson orta dörtlüde Kazım, Maldonado, Aurelio, Uğur önlerinde Alex ve ileri uçta Kezman on biriyle başlayan Fenerbahçe, ilk dakikalardan itibaren soldan Uğur, sağ kanattan Colin Kazım ile etkili ataklar gerçekleştirdi. Özellikle sağ kanatta Gökhan-Kazım ikilisi karşılarında Tello'yu görmeyince Beşiktaş sol kanadını adeta çökertti. İlk yarıda bu kanadı kapamaya çalışan Baki, birçok pozisyonda zor durumlara düştü. Ve bu görüntüye rağmen ikinci yarıda Ertuğrul Sağlam oyundan aldığı İbrahim Üzülmez'in yerine Baki'yi sol beke çekerek bir başka anlaşılmaz iş yaptı. Maç başında siyah-beyazlıların sahaya yayılışları ise şöyleydi: Kalede Rüştü, defans bloğu İbrahim Toraman, Gökhan, Baki, İbrahim Üzülmez, tek ön libero Cisse, solda Tello sağda Serdar ve Holosko-Nobre olarak sahaya sürülen çift santrforun gerisinde Delgado. Fenerbahçe'nin yukarıda da bahsettiğimiz baskılı başlangıcı Beşiktaş'ın bocalamasına neden oldu. 11. dakikada Kazım'ın sağdan ortasında ceza alanı içinde yerleşik Beşiktaş savunması arasından sıyrılan Alex, meşin yuvarlağı kafayla filelere göndererek, takımını 1-0 öne geçirdi. Bu golden sonra Beşiktaş devre sonuna kadar daha derli toplu bir görüntü çizdi. Ancak burada sorulması gereken bu Beşiktaş baskısına siyah-beyazlıların iyi oyununun mu Fenerbahçe'nin vites düşürmesinin mi sebep olduğu sorusu. Maçta skor üstünlüğünü ele geçiren Fenerbahçe Maldonado'yu geriye attı ve zaman zaman defans bloğunun içine gömdü. Takım halinde topun arkasında kalmaya dikkat eden Fenerbahçe'nin boşalttığı alanlarda Beşiktaş daha rahat top dolaştırdı, dönen topları alma şansı oldu. Bu görüntü izleyenler tarafından "Beşiktaş baskısı" şeklinde değerlendirilebilir ve kısmen doğrudur. Fakat baskının gole dönüşeceği noktalarda çoğu kez Beşiktaş forvetlerinin defans arasında eriyip gittiğini gördük. Yaratılan birkaç tehlike de golle neticelenmedi. İkinci yarıda da bu görüntü fazla değişmedi. Fenerbahçe genellikle kendi yarı sahasını kullanıyor ve Beşiktaş'ın takım halinde geldiği pozisyonları hızlı ve çok adamla çıkarak değerlendirmek istiyordu. Bu noktada Zico'dan enteresan bir hamle geldi. Genellikle risk almak zorunda olduğu dakikalarda çift santrfora dönen Brezilyalı hoca, bu kez hamleyi 64'te yaptı ve Uğur'u alıp Semih'i oyuna soktu. Bu değişikliğin üzerinden 9 dakika geçmişti ki Beşiktaş hücumda çoğalan Fenerbahçe'yi gafil avladı. Serdar'ın attığı gol hem tribünlerin hem de Beşiktaş'ın moralini yükseltti. Ancak hesaba katılmayan şey maçın direksiyonunun da vitesinin de Fenerbahçe'de olduğuydu. Nitekim skordaki bu denge ancak 6 dakika sürdü. Orta sahada Beşiktaş'ı oyundan düşüren sarı-lacivertliler, Alex ile 3 puanı aldı götürdü. Her ne kadar son dakikalarda Fenerbahçe ceza alanı içinde Colin Kazım'ın yaptığı yüzde 100'lük penaltı hakem Yunus Yıldırım tarafından görülmediyse de yazının başından bu yana belirttiğimiz gibi futbolu ve futbolcuları tartan bir terazi olsa Beşiktaş takımının olduğu kefe havada kalırdı. Bu oyun yapısıyla Beşiktaş'ın tek 3 puan şansı ilk golü atması halinde olabilirdi, o da gerçekleşmedi. Maç berabere bitseydi de bu kez Zico yaptığı değişiklikten dolayı eleştirilecekti. Fenerbahçe'ye Chelsea önünde başarılar dilemekten başka eklenecek bir şey yok. Takım düzeni tıkır tıkır işliyor. Beşiktaş ise boşa ve hovardaca yaptığı transferlerin bedelini bu sezon da ödüyor. Bakalım ne zaman akıllanacaklar? Sezon başında Beşiktaş kulübünün yapacağı transferlere milli olma zorunluluğu getirilse hiç fena olmaz. Tabii bir de sepetteki çürük elmaları ayıklamak gerek. Sözün özü, Beşiktaş'ta Baki'ler baki kalmamalı. Trabzon puan dağıtıyor Ligde hiçbir iddiası kalmayan Trabzonspor sezonun en zor maçlarını oynuyor. Kalan karşılaşmalara motive olmakta büyük sıkıntı yaşayacağı her halinden belli olan bordo-mavili ekip, 28.hafta maçında Yenikent ASAŞ Stadı'na Ankaraspor'un konuğu olarak çıktı. Maç sonunda gülen taraf 1-0'lık skorla mavi-beyazlılar olurken Ankara ekibini galibiyete taşıyan gol 19. dakikada Mehmet Yılmaz'dan geldi. Bu sonucun ardından ligde prestij maçları oynayan Trabzonspor 38 puanda kalırken, kümede kalma mücadelesi veren Ankaraspor, puanını 30'a yükseltip ateş hattından kurtulma yolunda önemli bir avantaj elde etti. Ligde kalma mücadelesi veren Ankaraspor ile bundan sonra iddiasız maçlar oynamaya devam edecek Trabzonspor'un mücadelesi tempolu başladı. Maçın ilk 20 dakikalık bölümünde, ligdeki tasasız konumunu sahaya yansıtan Trabzonspor'un rakibine göre daha üstün futbolu dikkat çekerken, ev sahibi Ankaraspor orta sahasını kalabalık tutarak önce bordo-mavilileri durdurmayı hedefledi. Bu kısımda üstün oyununa rağmen rakip kalede net pozisyonlar üretemeyen Trabzonspor, bu anlamda Yattara'nın rakip yarı sahadaki etkinliğini aradı. Trabzonspor'un Yattara'nın yokluğunda Mustafa Keçeli ve Ergin'i kullanarak kanatlardan gelişen akınlarına, hızlı çıkarak cevap veren Ankaraspor, karşılaşmanın 19. dakikasında aradığı golü buldu. Bu dakikada gelişen Ankaraspor atağında Hamilton'un vuruşu kaleci Tolga'dan döndü. Takipçiliğini kullanarak topu tamamlayan Mehmet Yılmaz, takımını 1-0 öne geçiren golü attı. Maça tutuk başlamasına rağmen oyunu kendi yarı alanında kabul ederek rakibini durduran, sonra da golü bulan Ankaraspor, kalan 25 dakikalık kısımda maçtaki dengeyi de sağladı. Kalan dakikalarda iki takımın da geliştirdiği karşılıklı ataklar vardı ancak futbolcular katı savunmalara karşı son vuruş becerisi gösteremeyince skor tabelası değişmedi. İlk yarıda son kısımlara girilirken, ilk golün oluşumunda serbest vuruşla pay sahibi olan Tita, Ankaraspor taraftarını ikinci gol için ayağa kaldırdı. Brezilyalı futbolcunun bu dakikada kullandığı serbest vuruş direkten dönerken, kalan dakikalarda başka gol olmadı ve ilk yarı 1-0 sona erdi. Takımlar ikinci yarıya çıkarlarken Trabzonspor teknik direktörü Ersun Yanal, Gökdeniz'in yokluğunda onun misyonunu üstleneceği söylenen Barış'ı oyundan alarak yerine defansif yönü daha kuvvetli olan Adnan'ı koydu ve bu hamlesiyle Trabzonspor ofansif yönde ikinci yarıda oldukça zorlandı. Ankaraspor, bu yarıda kalabalık orta saha - defans kurgusuyla skoru korumaya dayalı bir futbol oynarken, Trabzonspor az adamla rakibinin üzerine gitmeye çalıştı ve bunda başarılı olamadı. Özellikle Yattara'nın yokluğunda Barış'ın da kenara alınması bordo-mavili ekibi etkilerken, orta sahada görev yapan Hüseyin, Mustafa Keçeli ve Ergin, topu Umut'a aktarmakta zorluk çekti. Durum böyle olunca ilk amacı skoru korumak ve gol yememek olan Ankaraspor, bu yarıda oldukça rahat bir oyun sergiledi. İlk yarıya oranla daha kısır geçen ikinci 45 dakikada da başka gol sesi çıkmayınca 3 puanı cebine koyan taraf Ankaraspor oldu. Trabzonspor ise Ersun Yanal liderliğinde galibiyetten çok yeni oyun kurguları ararmışcasına bir görüntü çizdi. Görünen o ki, Trabzonspor şimdiden yeni sezonu beklemeye başlamış.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016