FED’in patikası
Burak DEMİRPEHLİVAN - Saxo Capital Markets
Dolar talebinin yeniden kuvvetlendiği günler yaşıyoruz. Gündemin Yunanistan’dan uzaklaşması ile piyasa uzun vadeli yaptığı fiyatlamaya geri dönerek yeniden FED’in faiz artırım beklentisine göre hareket etmeyi tercih ediyor. Son açıklamalar düşünüldüğünde FED açıklanacak makro verileri ciddi bir anlam yüklemiş oldu. Özellikle de enflasyon ve ücret artışlarına. Zira beklentilerini enflasyon tarafında değiştirmeyen bir FED ve faiz artırımı konusunda bir konsensüs yakalamaya başlayan üyeler (noktalar) faiz artırımının zamanlaması ile etki yaratacak bir noktada gibi görünüyorlar. FED başkanlarının konuşmalarını duymaya devam edeceğimiz bir dönem bizi bekliyor. Hatta Atlanta FED ile bu süreç başladı ve Eylül ayında bir artırım için pozitif bir yaklaşım ortaya koydu. Bu durum piyasanın dolar fiyatlamasına hızlı bir şekilde geri dönmesine yardımcı oldu. Ancak beklentileri aşamayan bir ADP verisi ise bu etki bir miktar sönümlendirmeyi deneyebiliyor. Bu etki-tepki içerisinde istihdam verilerinin yerinin az olduğu düşünülebilir. Zira FED istihdam üzerine olan hedefleri konusunda kendince başarılı bir çizgi çizebiliyor. Bu nedenle tarım dışı istihdam rakamlarının da genel beklentiye etkisi sınırlı olabilir. Bu cepheden FED’i okumak biraz daha zor. Açıklamaların enflasyon verilerine verilen önemi azaltma isteği ile evrilmesi ihtimali de mevcut –ki bu önemli bir boşluk yaratarak FED’in sürpriz etkisi yaratabilmesi adına elini kuvvetlendirebilir. FED’in son istediği şey piyasanın kendi üzerine spekülasyon yaparak oluşması. Bu oramda dolara karşı majör döviz çiftleri incelendiğinde dolar talebinin agresif bir fiyatlama ile karşılanmadığı görünüyor. Tabi bu kısa vade için geçerli. Opsiyon piyasası aşağı yönlü fiyatlamaların oluşmasındansa yukarı yöndeki fiyatlamaların biraz daha alçak seviyelerden yapılması şeklinde görünüyor. Gelişmekte olan ülke para birimlerine bakıldığında ise durum tam tersi. Kısa vadeli fiyatlamalar bira daha agresif şekilde dolar lehine tercih edilebiliyor. Bu nedenle yeniden faiz hareketliliğinin gelişmekte olanları vurması ve hisse senedi yatırımlarında dahi gelişmekte olanların gelişmiş ekonomilerden negatif şekilde ayrışması olası bir senaryo olarak izlenebilir.