FED’in geri adım atması iyiye mi işaret, kötüye mi?

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

ABD Merkez Bankası (FED), kritik mart toplantısından faizlerde değişiklik yapmama kararı çıktı. Bu piyasaların beklediği, daha önemlisi arzuladığı karardı. 

Asıl önemlisi, aralık toplantısında 2016’da 0.25 puanlık 4 faiz artışı yapacağı sinyalini veren FED, bu kez sadece 2 faiz artırımı yapabileceği işaretini verdi. Piyasalar işte bu değişikliğe sevindi. Borsalarda yaşanan ilk tepkiler de bu sevinci yansıtıyor. Nitekim bizim piyasalarımızda da dün benzer bir hareket yaşandı. TL değer kazandı, borsa yükseldi.

Bu sevincin ne kadar abartılı, ne kadar yerinde veya yersiz olduğunu anlamak için olaya biraz yakından bakmakta yarar var.

FED’in her toplantı sonrasında kararını ve gerekçelerini açıkladığı kısa metinde aslında ABD ekonomisinin mevcut durumuna ilişkin değerlendirmelerde bir önceki toplantı sonrasındaki değerlendirmelere göre çok büyük bir değişiklik yok. Hatta ekonomik faaliyetlerin durumu konusunda ocaktakine göre daha iyimser bir değerlendirme bile var. Konut sektöründe gidişatın iyi olduğu, özel tüketim harcamalarının artmakta olduğu tespitleri yine tekrarlanıyor. İstihdam tarafında durumun iyi olduğu vurgulanıyor. Enflasyon cephesinde petrol fiyatlarındaki düşüşün de etkisi ile hedeflere uygun bir yükseliş olmasa da kaygılanacak bir durum olmadığı tekrarlanıyor.

ABD ekonomisinin mevcut durumuna ilişkin tespitlerde büyük bir değişiklik yok ama geleceğe bakış konusunda önemli bir değişiklik var. FED, global ekonomideki olumsuz faktörlerin ABD ekonomisini de olumsuz etkilemesinden ciddi ölçüde korkmaya başlamış durumda. 

Örneğin ekonomik faaliyetlerin canlanmakta olduğunu belirtirken “son aylardaki global ekonomik ve finansal gelişmelere rağmen” vurgusunu özellikle yapıyor.  Bunun devamında, ocak toplantısından farklı olarak ihracat ve yatırımlardaki tempo kaybına dikkat çekiyor.

Daha da önemlisi ABD ekonomisindeki gidişatın olumlu seyrettiğini belirttikten hemen sonra “Ancak global ekonomik ve finansal gelişmeler risk oluşturmaya devam ediyor” tespitini yapıyor. İşte bu, metne yeni giren bir cümle ve FED’in önümüzdeki dönemde hareket çizgisini de değiştiren bir cümle.

FED’i korkutan global ekonomik ve finansal gelişmelerin başında Çin ekonomisindeki olumsuz gidiş, Çin’in yapmak zorunda kalacağı bir devalüasyonun yaratacağı çalkantılar, Euro bölgesi ve Japon ekonomilerindeki sorunların aşılamamış olması, emtia fiyatlarındaki düşüşün yarattığı riskler, gelişmekte olan ülkelerde devalüasyon, faiz artışı ve ağırlaşan borç riskleri geliyor. 

Bu risklere son G-20 bakanlar toplantısında IMF de yüksek tonda vurgulayarak dikkat çekmiş ve dünya ekonomisini bir resesyon tehlikesinden kurtarmak ve yeniden canlanma yoluna sokabilmek için G-20 ülkelerinin koordinasyon içinde ortak politikalar uygulamaları gerektiğini söylemişti. Ancak G-20 toplantısından böyle bir koordinasyon ve ortak politika kararı çıkmadı.Öte yandan Euro Bölgesi ve Japonya para politikaları cephesinde silahlarını tüketmiş durumda ve parasal genişlemeyi daha fazla sürdürmelerinin uzun vadeli riskleri de giderek artıyor. Buna bir de Suriye başta olmak üzere alevli jeopolitik riskler ve göçmen sorununu ekleyebiliriz.

FED bu yüzden 2016 yılı içinde faizleri 4 defada toplam 1 puan artırmaya artık cesaret edemiyor ve sadece 2 faiz artışı yapabileceği işaretini veriyor. Çin, Japonya ve Avrupa ekonomileri global ekonomiyi tehdit eden ciddi sıkıntılarla boğuşurken ve onların alacakları her karşı önlem, kısa ve uzun vadeli yeni sorunlar yaratmaya adayken, 2016’da global ekonomiye önemli katkı verecek tek güç olan ABD’nin de beyaz bayrak sallamaya başlaması, aslında hiç de sevinilecek bir durum değil.

Bu karamsar tablo yüzünden ya da sayesinde FED faiz artırmayacak diye sevinmek pek de akıl karı gözükmüyor. Tam tersine, daha da temkinli olmak gerektiğini gösteriyor. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar