Fed ve ECB arasında altı yıldır süren maç
"Bernanke'yi mi, Trichet'yi mi yoksa Draghi'yi mi tercih edersiniz?" Uzmanlara göre Fed, az farkla maçı önde götürüyor.
"Bernanke'yi mi, Trichet'yi mi yoksa Draghi'yi mi tercih edersiniz? Fed mi, yoksa Avrupa Merkez Bankası mı?" diye soruyor Les Echos gazetesi. Gazetenin bu soruyu sormasının nedeni ortada. FED ve ECB tam altı yıldır krizle mücadele adına farklı politikalar uyguluyorlar. Ekonomistler bu politikalardan bazılarını onaylarken, bazılarını eleştiriyor. Fakat gerçek şu ki, son yıllarda alınan para politikası kararlarının gerçek sonuçlarını şu an için kimse net olarak göremiyor. Buna merkez bankalarının bankası olarak değerlendirilen Uluslararası Ödemeler Bankası da dahil. Nitekim bankadan şubat ayında yapılan açıklamada, merkez bankalarının ve finans sisteminin "bilinmez topraklara sürüklendiği" ifadesi kullanılmıştı.
Uzmanlara göre son altı yıldır uyguladıkları politikalara bakıldığında Fed ve ECB arasında temel bir fark ortaya çıkıyor. Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi (CEPS) tarafından geçtiğimiz sene sonlarına doğru yayımlanan bir rapor, bu farkı şu şekilde ortaya koyuyor: FED, nicel gevşeme politikası uygulayarak, hazine tahvili ve konut kredisine dayalı tahvil almaya odaklandı.
ECB ise çok az hazine tahvili satın alırken, bankalara büyük miktarda likidite sağladı ve euro bölgesindeki kredi piyasalarının canlanmasına odaklandı.
Bu iki farklı önlemin ortak sonucu ise, her iki merkez bankasının da bilançolarının kabarması oldu. Fed'in 2007 başında 870 milyar dolar olan bilanço aktif toplamı, 3 trilyon'u geçti. ECB'nin ise 2007'de 1 trilyon euro olan bilanço aktif toplamı, 2.6 trilyon euroya ulaştı.
Hangi merkez bankası hangi konuda başarılı oldu diye bakacak olursak; ekonomistlere göre enflasyon kontrolünde ECB; enflasyonun sabitlenmesi ve büyümede ise Fed daha başarılı oldu. Ekonomistlerin büyük bir bölümü, Ben Bernanke, Jean-Claude Trichet ve Mario Draghi'nin misyonlarını başarı ile tamamladıklarını düşünüyorlar. Fakat iş burada bitmiyor, çünkü merkez bankalarının tek görevi fiyat istikrarı sağlamak değil. Büyüme, istihdam, finansal istikrar konularında da merkez bankalarına önemli görevler düşüyor.
Bu kriterler doğrultusunda Fed ve ECB'nın karnesi yukarıdaki kadar iyi değil.
Makroekonomik tablo
Makroekonomik açıdan bakıldığında, ABD resesyondan çıktı ve büyüme geri geldi. Her ne kadar kriz öncesi dönemden uzak olsa da, işsizlik oranı yüzde 7.6'ya geriledi. Enflasyon sakin; konut fiyatlarında yükselme başladı.
Avrupa'da ise durum oldukça karanlık. Yeni bir resesyon kapıda. Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre, euro bölgesinde 2012'de yüzde 0.6 olan GSYIH büyüme oranı, bu sene yüzde 0.3'e gerileyecek. Bu gerilemenin temel nedenleri Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya. Bölgedeki işsizlik oranı artmaya devam ediyor ve Şubat sonu itibariyle yüzde 12'ye yükseldi. Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre, Avrupa'da işsizlerin sayısı 26 milyona ulaşmış durumda. Bu oran, krizin başladığı ilk güne kıyasla 10 milyon kişi daha fazla. Ekonomistlere göre sisteme likit enjekte etmek, Avrupa'da reel ekonominin toparlanmasını sağlamadı. Özel sektörün borçlarından kurtulmak istediği bir süreçte, bu paralar kredilerin artmasına yol açmadı. Euro bölgesinin en önemli sorunu da bu.
Finansal tablo
Ekonomistlere göre, Fed ve ECB politikaları finansal açıdan daha fazla soru işareti ve endişeye neden oluyor.
IMF'nin son yayımladığı raporda, öncelikle gölge bankacılık konusunda ilerleme kaydedilmemesinin kaygı verici olduğu gündeme geldi. Geleneksel bankalar gibi bir denetim mekanizmasına tabi olmayan gölge bankalar, küresel krizin çıkmasında önemli bir rol oynamışlardı.
Raporda gündeme gelen bir diğer konu, küresel ekonominin bu yıl hareketsiz kalabileceği ve merkez bankalarının kolay para politikalarına devam etmesi gerektiği. IMF, finansal açıdan gelişmeler olsa da, bunların reel ekonomiye hala yansımadığını vurguluyor.
IMF, ABD'de mali uçurumun önlendiğini söylüyor; fakat Avrupa'da bankacılık sisteminin yeniden yapılanma ihtiyacı olduğunu; hatta gerekirse, bankaların kapatılması gerektiği ifade ediyor.
Finansal tablo ile reel ekonomi arasındaki uyumsuzluğun büyüdüğü bir ortamda, çok sayıda ekonomiste göre, mevcut para politikaları, güçlü bir toparlanmadan çok, finans krizine bağlı kaçınılmaz kayıpların yeniden dağıtımına yarıyor. OECD'nin mart ayında yaptığı, "Reel ekonomi, borsalardaki artışı yansıtmıyor" yönündeki uyarı da bu görüşü destekler nitelikte.
Sonuç olarak, Fed ve ECB, krizin başladığı günden bu yana, küresel finans sisteminin tamamen çökmesini engelledi. Fakat ne Avrupa'da ne de ABD'de gerçek anlamda ekonomik düzelme gerçekleşmiş değil. Bugün geldiğimiz noktada, Fed, maçı az farkla önde götürüyor. Ama maç bitmedikçe, sonucu tahmin etmek zor.