FED sonrası piyasalar...

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

ABD ekonomisindeki canlanmanın devam etmesi durumunda FED'in varlık alımlarını sene sonundan önce kademeli olarak azaltacağı ve 2014 yılında tamamen durduracağı haberi dünya piyasalarında parça tesirli bomba etkisi yaptı.  Çin ekonomisindeki sert yavaşlama piyasalardaki dalgalanmanın şiddetini daha güçlü olmasına neden oldu.

Türkiye  FED şoku ile,  gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının azaldığı, ekonomisinin yavaşlamaya başladığı, yurtiçinde sosyal gerilimin arttığı ve politik risk priminin yükseldiği  talihsiz bir konjonktürde karşılaştı.

Küresel risk iştahına duyarlı Türkiye Haziran başından beri en çok değer kaybeden gelişmekte olan piyasalar arasında yer aldı. Gelişmekte olan piyasalardaki %10,7'lik değer kaybına karşı MSCI Türkiye %18,2 değer kaybetti. Gösterge tahvil faizi aybaşından beri 200 baz puana yakın artarak %8,0 seviyesini zorladı. Türk lirası dolar-avro sepetine karşı %3,5 değer kaybederek 2,24 seviyesini geçti.

Bundan sonra ne olacak? Yatırımcıları ilgilendiren mevcut durumun analizi değil yarın ile ilgili tahminler. 2008 sonrasında başlayan düşük faiz güçlü piyasa döneminin sonuna geldik mi? Yoksa piyasalardaki satış dalgası bir alış fırsatı mı?

Avrupa ekonomisinin durgunlukla boğuştuğu, Çin ekonomisinin sert iniş riskiyle karşı karşıya olduğu mevcut konjonktürde düşük faiz döneminin sonuna geldiğimize inanmıyoruz. Küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü risklerin belirginleşmesi ve  ABD ekonomisinden gelen zayıf verilere paralel önümüzdeki aylarda ABD tahvillerindeki satışların tersine döndüğünü görebiliriz.

Bernanke'nin  orta vade için çizdiği temkinli tabloya rağmen piyasalardaki satışların bu kadar şiddetli olmasını normalin üstünde kaldıraçlı pozisyon taşıyan yatırımcıların stop loss emirlerine bağlıyoruz. Finansal  kaldıraçın yüksekliği iyi ve kötü haberlerin yarattığı dalga boyunun normalden çok daha geniş olmasına neden açıyor.

Yaşanan son gelişmelere rağmen küresel büyümenin yavaş, emtiya fiyatlarının zayıf, faizlerin görereceli düşük seyretmeye devam edeceği baz senaryomuzda değişikliğe gitmiyoruz. Büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskler nedeniyle ABD, Avrupa, Japonya, Çin ve İngiltere merkez bankalarının 2016 yılından önce faizlerde önemli bir artışa gitmesini beklemiyoruz.

Orta vadeli faizlerde yaşanan yükselişe rağmen Türkiye gibi emtiya ithal eden ve dış kaynak kullanan ekonomilerin cazibesini koruyacağına inanıyoruz. Yaşanan sert düşüş sonrasında Borsa İstanbul 95,000 hedef değerine göre %30'luk artış potansiyeli ve 9,5 fiyat kazanç oranı ile yeniden cazip hale geldi.

Risk alma iştahı ve dayanma gücü yüksek olan yatırımcıların önümüzdeki dönemde piyasalardaki dalgalanmaları  yatırım yapmak için fırsat olarak kullanabileceklerine inanıyoruz. Ancak borsaya yatırım yaparken üç temel husus göz ardı edilmemeli.
-Mevcut hedef fiyatlar ekonomideki yavaşlamanın, döviz kuru ve faizlerdeki kalıcı bir yükselişin şirket karları üzerinde yapabileceği tahribatı içermiyor. Söz konusu faktörler kısmen dikkate alındığında Borsa İstanbul  hedef değeri 84,000'e artış potansiyeli ise 15 civarına geriliyor.

-Küresel piyasalar güzellik yarışması prensibiyle çalışıyor. Borsa İstanbul  yabancı sermayeyi  çekme yarışında en az bizim kadar cazip Brezilya, Güney Afrika ve Rusyadan güzellerle rekabet etmek durumunda.

-Mevcut fiyatlar Gezi Parkı nedeniyle tırmanan toplumsal gerginliğin siyasi belirsizliğe yol açmadan zaman içinde azalacağını varsayıyor. Faizlerin yükselmesi özel sektör yatırımlarını, dayanıklı tüketim malı harcamalarını ve altyapı harcamalarını azaltarak büyümeyi aşağı çekebilir ve seçimlere giden bir ekonomide siyasi belirsizliğin artmasına neden olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019