FED sadece Amerika’yı düşünürse....
Merkez Bankası’nın eski yöneticisi dostlarımdan değerlendirmelerini aldım. İki olumsuzluktan söz ettiler. Birisi FED yönetiminin kararlarının gelişmekte olan ülkelerde yarattığı olumsuzluk için dayanışmayı düşünmeyip sadece Amerika’yı düşünmeleri. İkincisi, Başçı’nın son açıklamasında yer alan “faiz artırmayacağız” kararının elinin serbest olmamasından Hükümetin freninden kaynaklandığı.
Merkez Bankası Başkanı Erdem’nın önceki günkü “faizi artırmayacağız” açıklaması üzerine Tansu Çiller’in 1994 krizi öncesi benzer bir açıklama yaptığını hatırlayınca, konuyu Merkez Bankasının eski yöneticileriyle konuşma ihtiyacını duydum. Onlar, iki dönemin önemli farklılıklar taşıdıklarını belirterek, “O zaman uluslar arası konjoktür değişikti. Uluslararası gelişmeler bu kadar etkili değildi, durum farklı” değerlendirmesini yaptılar Aralarından bazıları Merkez Bankasının elindeki en önemli silahın faiz artışı olduğunu eninde sonunda bunu kullarmak zorunda kalacağını belirterlerken, bazıları “Şu anda FED’in Eylül kararlarını görmek istiyor, ona göre hareket edecek” değerlendirmesini yaptılar.
Merkez Bankası eski yöneticisi dostlarımın değerlendirmelerinde öne çıkan hususlar şöyle:
-Jackson Hole toplantısında FED’in Gelişen ülkelerin yaşadığı olumsuzluklar konusunda dayanışmayı düşünmemesi ABD çıkarlarını önceleyerek hareket edeceğini açıklaması çok kutuplu dünya açısından çok yanlış. IMF bu konuda ABD’yi uyarıyor. G-20’lerin de uyarması gerekir. Aksi halde bu izolasyonist politika dünya ticaretini ve dolayısıyla Amerika’nın kendisini de vurur.
-FED’in likidite daraltma açıklaması bütün Gelişmekte olan Ülkelerin paralarının dolar karşısında değer kaybına yol açtı. Dünyada bir çok ülke dayak yiyor, biz de yiyoruz. Ülkelerin Merkez Bankaları bir yandan FED’i gözlüyor, bir yandan da en az zarar için önlemler alıyorlar.Brezilya Merkez Bankası yüksek rezerve sahip olduğu için 60 milyarlık müdahale paketini açıkladı. Bizim rezervimiz o denli yüksek olmadığı için Merkez Bankamız bir süre dayanıp, FED Eylül kararı sonrası faiz artışına gidebilir. Piyasalar önceki günkü açıklamaları tatmin edici bulmadılar. Yeni beklenti içindeler.
-Merkez Bankası’nın faiz artırımına fren Hükümet’ten gelmiş olabilir. Faiz artışı taksitli alım yapmış olanların, uzun vadeli gayrimenkul alanların aylık ödemelerini artıracak sonuç duğuracağı için, seçim öncesinde bu olumsuzluğun gündeme gelmesini istemeyen Hükümetin faize fren talebi yapmış olması söz konusu olabilir. Ancak, Hükümet kendi yapabileceklerini, atabileceği adımları düşünmeye başlamalıdır.
-Yaşanan soruna çözüm arayışının sadece Merkez Bankası’nın sırtına yüklenmesi doğru değildir. Maliye politikaları devreye sokulmalıdır. Eğer faiz yükseltmeyelim derken enflasyon sarmalına girersek çok daha önemli bir sorunla karşılaşırız. Makro dengelerde çok daha önemli ve uzun vadeli olumsuzluklar yaşarız.Biz bugüne kadar birçok kez döviz sorunu yaşadık ama faiz sorunu yaşamadık.
-Merkez Bankası 2008 krizi sonrası aldığı kararlarla piyasaya güven verdi, kendisine de güven arttı. Kur 1.20’lerden 1.55’lere çıktı. Cari açık azaldı, büyüme başladı denge sağlandı. Ama o dönemde hem eli serbest hareket etti. Hem de uluslarası likidite söz konusuydu. Merkez Bankasının elinin serbest olması piyasaya faizi dikte etmesini sağlar. Şu anda elinin serbest olmadığı için faizi piyasa dikte ettiriyor. Bu doğru bir durum değil. Hükümet sakin olmalı ve Merkez Bankası’nın elini serbest bırakmalı.
Merkez Bankacı dostlarımın FED’in tutumu, uluslararası gelişmeler ve bizim içinde bulunduğumuz durumla ilgili değerlendirmeleri özet olarak böyle. Ve görüldüğü gibi pek de iç açıcı değil...