FED kapıyı araladı

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Hayatımız ABD den gelecek haberleri beklemekle geçti sayılır. Bu bir tür küresel bağımlılık. Üstelik yeni bir şey de değil. Çok kaba hatlarıyla baktığımızda ABD’nin kendi ekonomisini hızlandırmak ya da yavaşlatmak istediği zaman bunu daha çok para politikasının parametrelerini değiştirerek yaptığı gözleniyor. ABD’nin parası herkesin özendiği türden bir dünya parası. Sırtını ABD ekonomisinin fiziki güçlülüğüne dayamış olan dolar, bütün paraları haraca bağlamış gibi. Küreselleşme de etkiyi güçlendiriyor. ABD bir adım attığında ötekilerin ne yapacağı, nasıl davranacağı ne tür etkileşimlerin oluşacağı adeta çok önceden belirlenmiş kalıba göre biçimleniyor. Bu durumda örneğin, kendi durgunluğunu aşmak için parasal genişleme yapan ABD, hemen her ülkede parasal genişlemeye benzer etkiler yaratıyor. Ondan sonra ipe dizilmiş gibi bir etkiler zinciri çıkıyor ortaya. Dolar nereye giderse orada döviz kurunun düşmesine, gittiği ülkenin parasının değerlenmesine yol açıyor. Dış denge bozuluyor ama gelen dolar bunun finansmanını kolaylaştırdığı için denge bozukluğu hissedilmiyor. Bu işlerin iyi gittiği algısını besliyor. Herkes halinden memnun hale geliyor. Gün gelip ABD, kendi çıkarları için, parasal genişlemeden ters yöne dönmeyi uygun bulduğunda da süreç bu defa tersine işliyor. Kur yükseliyor, ulusal paralar değer kaybediyor. Enflasyon ivmeleniyor. Bu defa da işlerin kötüye gittiği algısı çıkıyor ortaya ve kriz beklentisi ateşleniyor.

Bu küreyi etkisi altına almış bir parasal döngü süreci. Bunun en yakın ve en etkili örneklerinden birisi son küresel kriz. Malum, 2008 yılı sonbaharında ABD’de patlayan finansal kriz kendisi ile birlikte tüm küreyi de etkisi altına aldı. Merkezde üreyen bu kriz daha önce çevre ülkelerde oluşan ve çoğu kez türbülans denilerek önemsenmeyen çalkantılardan farklı karakter ve boyutta gelişti. Farkın en önemli özelliği bu kez daha ilk hamlede ortalığın dolara boğulmasıydı. Parasal genişlemenin bütünüyle nötr bir süreç değil. Büyümeyi destekleyip durgunluktan çıkış yolunu açıyor ama eğer zamanında geri çekilmezse daha karmaşık sorunlar yaratıyor. Dolar bolluğunun giderilmesi gerektiği 2013 yılında konuşulmaya başladı. O tarihten bu yana da ABD para otoritesi FED adeta parayı basıp, dünyayı esir aldı. Her ay yapılan faiz komitesi toplantısı doların geri çekilebileceği beklentisi ile karşılandı. Farkındaysanız son üç yıldır ulusal ekonomiler FED’in ne yapacağı konusu dışında bir başka meseleyi konuşmaya dahi yanaşmadılar.

Aslında FED’in ne yapacağı belliydi. Senelerdir küreye para pompalayan ABD canlanma yönünde bazı sonuçlar almaya başladı ama bu kadar doların ortalıkta dolaşmasının ABD ekonomisine zarar vereceği de bir sorun olarak algılanmaya başladı. Bunun çaresi para politikasını ters yöne çevirmek ve ekonomiden parayı geri almaktı. Bu mesele ilk kez 2013’de dillendirildi ve ortalık bir birine girdi. İlk somut adım adım 2015 yılının sonunda atıldı. Az da olsa para geri çekildi. Bu kez dünyadan patlama gibi bir reaksiyon geldi. Herkesle birlikte yeniden resesyona savrulacağından korkan ABD de yeni bir adım atamadı.

Bu hikayenin sonu geçtiğimiz salı akşamı geldi. Faiz artırımının kapısı hafifçe aralandı. FED faizi 0.25 puan yükseltti. Dahası, önümüzdeki yıl içinde faizi üç kez daha arttıracağı mesajını da verdi. Komiteden sızdırılan projeksiyonlar faizin üç kez daha yükseltilerek 2017 sonu itibariyle FED faizinin 0.75 puan daha yukarıda olmasının hedeflendiğini gösteriyor. Dahası, 2017’den sonra FED’in, 2019 a kadar, faizi yılda iki kez yükseltmeye devem etme niyetinde olduğu anlaşılıyor. Yani, FED faizi 2017 sonunda yüzde 1.5 olacak, 2019 da ise para otoritesinin örtük olarak hedeflediği gibi yüzde 2.5 düzeyine çıkılacak. Bütün bunlar ekonomiye güvenin iyice arttığına ve bu buna yaslanarak FED’in oldukça şahin bir pozisyona kaydığına işaret ediyor.

Kapının aralanmasıyla birlikte beklenen sonuçlar da hemen ortaya çıktı. İlk hamlede dolar değer kazandı. ABD tahvil faizleri yükseldi, fiyatları düştü. Başta petrol bütün emtia fiyatları geriledi. Öteki ülkelerde de ulusal paralar değer kaybetti, faiz oranları da yönünü yukarıya çevirdi. Şimdi 2017 yılındaki olası üç faiz yükselme adımı takip edilecek. Bunların her birinde faiz riski gelecek gündeme. Anlayacağınız FED’in bizi germesi devam edecek. Üstelik yeni bir durum daha var. Faiz riskine ek olarak Trump riski de devreye giriyor. Bunun ölçeğini de yaşayarak öğreneceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018