Fed faiz indirim beklentisini öteledi
2023 yılında en çok tartışılan konulardan bir tanesi ABD ekonomisinin sert bir yavaşlama ile mi yoksa yumuşak inişle mi enflasyonu kontrol altına alıp düşürebileceğiydi.
Yıl içerisinde resesyon bekleyenlerin oranı giderek azaldı ve ABD ekonomisi beklenenden daha iyi bir performans göstererek dördüncü çeyrekte yıllıklandırılmış %3.3 büyüme kaydetti. Aralık ayı itibariyle işsizlik oranı da %3,7 ile tarihi düşük seviyelerde gerçekleşti. Aralık 2022’de %6.5 olan enflasyon 2023 yılı Aralık ayında %3.3’e geriledi.
Enerji, gıda ve barınma maliyetlerini dışarda bırakan çekirdek enflasyon ise %2.8 seviyesinde. Fed yetkililerinin yakından takip ettiği kişisel tüketim harcamaları enflasyonu (PCE) %1.9 olarak gerçekleşti. Bu veriler ışığında gerçekleştirilen son Fed toplantısında piyasa beklentileri ile uyumlu olarak politika faizinde bir değişiklik yapılmamasına karar verildi.
Bu toplantıdan piyasalar Mart ayında faiz indirimi olacağı doğrultusunda bir işaret bekliyorlardı. Nitekim, piyasa oyuncuları Mart ayında faiz indirimi ihtimalini %60 olarak öngörüyorlardı. Özellikle PCE enflasyonunun %2’nin altına gerilemesi piyasalarda düşüş yönlü beklentileri artırmıştı.
Biz bu noktada piyasaların enflasyon görünümüne fazla olumlu baktığını düşünüyorduk. Çünkü bir yandan mevcut enflasyon rakamları aşağı yönlü hareket etse de enflasyonu yukarı yönlü etkileyebilecek önemli gelişmeler var dünya ekonomisinde.
Bu risklerin başında jeopolitik gelişmeler ve bunların fiyatlar üzerinde yaratabileceği etkiler yer alıyor. Asya ülkeleri ile yapılan ticaretin Süveyş kanalı yerine alternatif rotalar ile yapılmaya başlaması taşıma maliyetlerinin artmasına neden oluyor. Konteyner taşıma fiyatlarının Kasım 2023’e göre üç kat arttığını gözlemliyoruz. Taşıma süreleri ise 10 ile 20 gün uzuyor.
Taşıma maliyetlerinin fiyatları doğrudan etkilediğini söyleyebiliriz. Teslimat sürelerinin uzamasının ise tedarik zincirinde aksamalara neden olabileceğinden endişe ediliyor. Kısa vadede fiyatları yukarı yönlü etkileyebilecek bu gelişmelere ek olarak ABD ekonomisi özelinde genişleyici kamu maliyesi politikaları ve ticaret savaşlarının fiyatlar üzerindeki orta-uzun vadeli etkilerinin takip edilmesi önemli.
Bu politikaların nasıl şekilleneceğini anlamak için 2024 yılın da ABD’de yapılacak Başkanlık seçimleri sonuçları izlenecek. Tüm bu riskleri göz önünde bulundurunca erken bir faiz indiriminin hem enflasyon gelişmeleri hem de Fed’in kredibilitesi açısından olumsuz etkileri olacağına kesin gözüyle bakılabilir.
Nitekim Başkan Powell da mart ayında bir faiz indirimi beklemediğini faiz kararı sonrasında yapılan basın toplantısında dile getirdi. Ek olarak, son dönemde açıklanan olumlu makroekonomik verilerin faiz indirimi açısından yeterli olmadığını, faiz indirimi konusunda ikna olmaları için verileri takip etmeye devam edeceklerini söyledi. Faiz kararı ve yapılan açıklamalar sonrasında ABD’de hisse fiyatları gerilerken ABD doları değer kazandı.
Nasdaq endeksi %2.2, S&P500 %1.6 geriledi. EURUSD paritesi yeniden 1.080 seviyesini aşağı yönlü test etmeye başladı. Kıymetli maden fiyatlarında kayda değer bir değişim olmadığını gözlemliyoruz. Avrupa tarafında ise enflasyon hızlı düşüyor. Aralık ayında Almanya’da yıllık enflasyon %3.8’den %3.1’e geriledi.
Fransa’da ise %3.4 ile son iki yılın en düşük enflasyonu yaşanıyor. Bu gelişmeler Avrupa Merkez Bankası (ECB) için de faiz indiriminin yakın olduğuna işaret ediyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye ekonomisi için ne anlama geliyor? ECB’nin faiz indirim sürecine girmesi ana ticaret ortağımız olan Avrupa’da ekonomik aktivitenin desteklenmesine yardımcı olacaktır.
Fed’in faiz indirimi sürecine girmesinin de küresel sermaye hareketlerini olumlu yönde etkilemesi beklenir. Dolayısıyla bu gelişmeler genel olarak Türkiye ekonomisi için olumlu olarak değerlendirilebilir. Fakat unutmayalım, sermaye hareketleri seçici davranacak ve makroekonomik dengeleri sağlıklı, kurumlarına ve hukuk sistemlerine güvenin yüksek olduğu ülkeleri tercih edecektir.