Fed faiz artış kararını Durmuş Yılmaz’a değerlendirttim

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Fed faiz artış kararını Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz’la ele aldık:

- Başkan önce kararın gelişimine bakalım...

Yılmaz - 9 yıldır faiz artışı yapmayan ve 7 yıldır % 0 - % 0.25 bandın da faiz uygulayan Amerikan Merkez Bankası (Fed) sonunda bekleneni yaptı ve Fed Fund Rate (FFR) olarak bilinen politika faiz oranını 25 baz puan arttırarak % 0.50'ye yükseltti.

Sadece bir hatırlatma babında; bilindiği üzere, FFR mevduat bankalarının, gecelik piyasada, limitler dahilinde teminatsız olarak biri birilerine verdikleri borçlara uygulanan faiz oranıdır. Söz konusu gecelik borçlanmanın faizinin üst limiti, FOMC’nin belirlediği FFR oluyor. Piyasada oluşan faiz, günün likidite koşullarına göre, bu faiz oranının altında bir yerde oluşuyor. Üstüne çıkamaz, çünkü FFR'den daha yüksek faiz isteyen bir bankadan borç almak yerine, Fed’den FFR oranından borç almak her zaman mümkün.

Krizle birlikte hızla daralan ekonominin daha fazla daralmaması için Fed, tahvil alıp karşılığında para vermek, olarak tanımlanabilecek parasal genişleme politikasını uygulamaya koymuş ve bilançosunu 925 milyar dolardan bugün 4.5 trilyon dolara yükseltmiştir.

Alınan bu tedbirler sonucunda ekonomi yavaş da olsa toparlanmış ve Fed 2013 Mayısı'ndan itibaren bu politika uygulamalarından çıkış sinyalleri vermeye başlamış ve tahvil alım ve likidite genişletme operasyonlarını aşamalı olarak azaltarak Ekim 2014'de sonlandırmıştır. O günden itibaren piyasalar FFR artışı beklemeye başlamışlardı. Bu beklenti 16 Aralık'ta sona erdi. 

- Faiz artırırken Yellen konuşmasında neye dikkat çekti?

Yılmaz -Gerek FOMC toplantısından sonra yayımlanan duyuruda, gerek Başkan’ın yaptığı basın toplantısında, “ Hane halkı harcamaları ve yatırım harcamalarındaki toparlanma, konut sektöründeki olumlu gelişmeler ve iş gücü piyasalarındaki kayda değer iyileşmeler ile, %2 olan enflasyon hedefinin uzağında olunmasına rağmen, ekonomik aktivitedeki bu gelişmelerle enflasyon hedefine orta vadede ulaşılacağı” faiz artırımının gerekçesi olarak gösterilmiştir.

Yine söz konusu açıklamada, ileriye yönelik olarak bir yol haritası verilerek faiz artış rotası ortaya konmuştur. Buna göre, bundan sonraki Fed eylemleri verilere dayalı ve ekonomideki gidişata uyumlu olacaktır. Ayrıca faiz artışı kademeli olacaktır.

Söz konusu yol haritasına göre, 2016 yılı sonunda FFR % 1.4 olacaktır. Bu artışlar 2017 yılında da devam edecek ve 2017 yılı sonunda % 2.75’e yükselecektir.

2016 yılında Fed’in 8 Para Politikası Kurulu toplantısı var. Bunun 4’ünde, hangisinde olacağını zaman gösterecek, 25 baz puan artırıldığında 2016 yılında faiz artışının %1.50’ye ulaşması beklenmektedir.

- Aksine durumda ne olur?

Yılmaz - İş gücü piyasasında olumsuzluklarla karşılaşılması veya enflasyonda hızlanma ortaya çıkmaması durumunda, faiz artışları yeniden gözden geçirilecektir.

Madem enflasyon düşük, niye faiz artırıyorsunuz sorusuna başkan “2016 ve sonrasında %2 enflasyon hedefine yaklaşılacağını ön görüyoruz. O nedenle, gelecekte ani yüksek artış yapmak zorunda kalmamak için gerekirse tekrar indirebilmek için faizi kademeli olarak artırıyoruz” yanıtını verdi. Bu, biz veri bağımlısıyız anlamına geliyor.

- Fed kararları, karlılığı etkiler mi, Fed karını ne yapar?

Yılmaz - FFR artışı ile birlikte, Fed zorunlu karşılıklara ve serbest tevdiata uyguladığı faizi %0.25 ten %0.50 ye çıkardı. Gecelik vadede ters repo ve ıskonto faiz oranlarını da %0.25 olarak belirledi. Serbest tevdiat faizindeki artış Fed’in karından ABD hazinesine ödediği tutarı azaltabilecektir. Gecen yıl Fed kurum olarak 98 milyar dolar ile ABD hazinesine katkıda bulundu.

- Fed kararıyla dünyaya ne söylendi?

Yılmaz - 16 Aralık'tan itibaren dünya ekonomisi ve global finansal piyasalar yeni bir rejimle karşı karşıyadırlar. Kararın açıklanmasının hemen arkasından, gerek gelişmiş ülkeler gerekse gelişen ülkeler finansal ve döviz piyasalarının verdikleri tepkiler bir yana, önümüzdeki dönemde; ABD'de, özellikle kaya gazı sektöründe faaliyet gösteren şirketlere kullandırılan krediler ile özel sektör tahvillerinin toplamı 1.6 trilyon dolar olduğu ifade ediliyor, artan faiz nedeniyle ortaya çıkacak zararların çok yakından takibi gerekiyor. Geçen hafta bu alanda, bazı ödemelerin yapılamaması nedeniyle getiri oranlarının %17'lere çıktığı biliniyor. Bankacılıktaki bu sorunlar, sistemik risk yaratabilir.

Gelişmekte olan ülkeler açısından ise artık, ucuz ve bol para dönemi sona eriyor. Türkiye açısından belirleyici olacak olan, ülkenin borçluluk durumu ve dış borcun ve cari açığın finansmanı için ihtiyaç duyulabilecek yabancı fon akımlarının kesilmeden sürmesi önem arz etmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar