FB- GS ve Türk futbolu yine markalaşmada sınıfta kaldı!

Nazlı SARP
Nazlı SARP nazli.sarp@dunya.com

Cuma gecesi Riyad’da yaşananların iki farklı sorunsalı vardı. İlki şu kırılgan dünya konjonktüründe hem dışarıda hem de içeride verdiğimiz milli değerler algı mücadelesi ki bu konuyu ayrıca sosyologlar tartışmalı…

Bir diğeri ise ülke olarak neden bir türlü küresel marka yaratamıyor oluşumuz? Peşinen söyleyeyim olayın en başında, her iki takımımızın da müsabakadan çekiliyor oluşuyla gurur duyanlardanım. Bu tamamen ulusumuza, milli değerlerimize ve Atatürk’e bağlı bir duygusal tepkime…

Diğer taraftansa bir sonuçtu. Ağlamak, üzülmek veya öfke duymak bunlar ortada bir tehdit varsa ve çözüme hizmet ediyorsa kıymetli, bunun dışındaysa teferruat! Peki ulusumuzun milli değerlerine ilişkin açık bir tehdit var mıydı? Sanmıyorum. Öyleyse neden söz edilebilir? Elbette ki birilerinin beceriksizliğinden, organizasyonsuzluktan, saygısızlıktan… O zaman geçelim ikinci ve en can alıcı kısma:

İki büyük takımın süper kupa finali neden Türkiye yerine Riyad’da yapılmak istendi?

 Petrol zengini S. Arabistan’ın son yıllarda, dünya futbolunun en büyük takımlarına büyük paralarla hissedar olduğunu ve kendi ligine de devasa harcamalarla transferler yaptığını hemen her futbol sever biliyordur. Ülke, 2034 Dünya Kupası’na da adaydır.

Dış basından birkaç güncel örnek vermem gerekirse; geçtiğimiz yaz S. Arabistan takımlarının transfer ödemeleri dahil, toplam harcaması 430 milyon euro, bu rakam dünyanın en zengin premier liginin son on yıldaki ortalama 640 milyon euro harcamasından sonra ikinci. Dört büyük takımını 600 milyar dolarlık fona devretmiş durumda. Yıldız oyuncu transferlerinin ve takımlara hissedar olmasının sonu gelmiyor.

Hatta sadece S. Arabistan da değil tüm körfez ülkeleri futbol ve formula yarışları gibi ülke tanıtımına katkıda bulunan sahalara yöneliyor. Paris Saint-Germain, Katarlı fondan sonra ABD’li Arctos’dan da yatırım aldı ve 4 milyar eurodan fazla değer kazanmış durumda. S. Arabistan takımı Al Nassr'ın geçtiğimiz sene Aralık ayında Portekizli yıldız Cristiano Ronaldo ile sözleşme imzaladığını çoğumuz biliyoruz.

Sorunun cevabına dönecek olursam, karşılaşmanın Riyad’da oynanma kararı para bir tarafa bu iki kıymetli takımın markalaşma yolunda atacağı önemli bir adım olacaktı…

Ama olmadı neden? Yakın zamanda bir günah keçisi ortaya çıkar ancak ben meselenin bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Zira futbol, bugün bir ülkenin tanıtılmasında en önemli reklam gücüne sahip, kocaman bir endüstridir. En az bir şirketimizin küresel marka olması kadar önemlidir futbol takımlarımızın dünya markası olması.

Diğer taraftan Körfez Ülkeleri neden dünya futbolunun yıldızlarına para döküyor ve Batılılar da çoğu zaman bu ülkeleri aşırı hırslı bulup yine de bir güzel kabul ediyorlar dersiniz? Çünkü burada birinin petrol dışında bir yerlere yatırım yapması ve bunu yaparken de o çok hayran olduğu Batılı kültürün kabulune ihtiyacı varken, diğerinin de buradan bol para kazanarak, ekonomisini start-up’lara ve teknolojiye açması gerek.

Buna kazan-kazan diyoruz ki tipik bir çıkar benzeşmesi. Türk futbolu, giderek rekabetten uzaklaşarak hem kalite hem de para kaybediyor. Büyük takımların mali verileri ortada, üstüne üstlük kurdaki artış sonucunda son beş sezondaki gelir kaybı yarıdan fazla. Halen çok yüksek tutarlı transferler yapılmaya devam ediliyor ancak yurtdışındaki başarılarda kayda değer bir gelişim yok. Öyleyse tüm taraftarlarımız adına ilgili takım ve federasyona soruyorum?

Sizin hiç mi planlamadan, organizasyondan haberiniz yok. Örneğin ortalama bir şirkette bile reklam, halkla ilişkiler ya da iletişim birimi bulunmasının bir anlamı vardır. Aklımızla dalga geçmeyiniz lütfen! Maç öncesi hiç mi pankart, flama, t -shirt hatta koreografi konuşulmadı? Ancak bunlar önemsenmedi bunun yerine takımlar hava alanında taraftarlar tarafından coşkuyla karşılandı. Çoşkulandık evet, tıpkı çoğu zaman öğrenilmiş çaresizliğimize ağladığımız gibi… Tüm okurlarıma esenlikli bir yıl dilerim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar