Fatih Terim, Sabri ve Batuhan

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

1-1 berabere bitirdiğimiz Belçika maçı sonrası yazımızı "Son dönemlerde dikkat çekici bir grafik çizen Bosna'yı da evimizde yenemezsek işte o an başımıza büyük bir dert açtık demektir" cümlesiyle bitirmiştik. Açıkçası İstanbul İnönü Stadı'ndaki maçta başımıza dert açmaya ramak kala büyük bir uyanışın altına imza atarak maçı kazanmayı bildik. Böylelikle Estonya deplasmanına da öz güven içerisinde çıkma fırsatı yakaladık.

2-1'lik galibiyetimizle sona eren maçı iki bölüm olarak değerlendirmek gerekiyor. Şahsi fikrim bu bölümlerin "Batuhan'lı takım" ve "Batuhan'sız takım" olarak ayrılması gerektiği yönünde. Maça 4-4-2 dizilişinde başlayan Fatih Terim, hem Aurelio'nun hem de Ayhan'ın top kesebilen ve top yapabilen oyuncular olmasına güvenerek, santrfor arkası tercihi yapmadı. Zaman zaman Arda'nın serbest adam gibi dolaşmasıyla organizasyon sıkıntısının yaşanmaması amaçlanmıştı. Futbol kamuoyu uzun süre "Türk Milli Takımı'nın Hakan Şükür'süz oynamayı öğrenmesi gerekiyor" şeklinde bir görüşe sahipti. Bosna maçı gösterdi ki, Hakan Şükür'süz oynamayı öğrenmişiz ama bu zaman zarfında Hakan Şükür'le oynamayı da unutmuşuz. Fatih Terim sakatlıklardan dolayı maçın kilidini duran topların çözebileceğini düşünmüş ve belki de bu sebeple Batuhan'ı ilk on bir de sahaya sürmüştü. 90 dakika sonunda gelen gollere bakarsak, gerçekten de duran toplar oyun içinde etken oldu. Peki, biz Batuhan'ı kullanabildik mi? Kesinlikle hayır. Genç golcü 38 dakika sahada kaldı ama millilerimiz topu onun hakimiyet bölgesine (kafasına) yalnızca bir kez o da 30. dakikada ulaştırabildiler. Geri kalanı amaçsız şişirmeler. Hal böyleyken maçı yorumlayanların Batuhan'a yönelik eleştirilerinde biraz da olsa kantarın topuzunu kaçırmalarının mantıkla bağdaşır bir tarafı yoktu. Yoksa Batuhan'dan 86 Dünya Kupası'nda Maradona'nın neredeyse bütün İngiliz takımını çalımlayarak attığı golü mü bekliyorduk? Hatırlayacaksınız, Belçika maçının günah keçisi de bir başka genç oyuncu Çağlar Birinci olmuştu. Çağlar acaba bu maçı nasıl bir psikolojiyle izledi?

Bosna takımı defansta 3'lü gibi dizildi ama kanat oyuncularını savunmaya çakarak maçın büyük kısmını 5-4-1 gibi oynadı. Bu da onlara ilk yarıdaki şişirme topları toplayarak oyunu kontrol etme fırsatı doğurdu. 26'da en büyük hastalığımız nüksedip duran toptan golü yiyince Bosna'nın oyun stratejisi de taçlanmış oldu. 38. dakika aynı zamanda maçın da dönüm noktası sayılabilir. Sakatlanan Batuhan'ın yerine Nuri'yi sahaya süren Fatih Terim, bu hamlesiyle santrfor sayısını bire indirmiş gibi gözüküp tepki çekti ama onun amacı hücumda 4-3-3'e dönmekti. İlk yarının kalan 7 dakikasıyla birlikte ikinci yarının büyük bölümü millilerimizin ofansif etkinliğine sahne oldu. Bunun sebebi olarak defansta kalabalık gözüküp, savunma ile en uçtaki Dzeko arasındaki mesafeyi kısa tutan Bosna'nın derinlik anlayışındaki zaafları gösterilebilir. Fatih Terim buradan hareketle Mevlüt'ü hedef santrfor gibi kullanıp sağdan Kazım'ı soldan ise Arda'yı gol bölgesine sokunca ilk yarıda kale gibi duran Bosna defansının sallanmaya başladığını gördük. Eğer defansınıza derinlik kazandıramazsanız bir oyuncunun çalım yemesi tüm hattı oyundan düşürebilir ki, Bosna bize karşı bunun acısını çekti. Üstelik Kazım ve Arda'nın içe kat etmesiyle Sabri ve Hakan'ın bindirmeleri çok daha etkili oldu. Tüm bu gelişmelerde imzası olan Fatih Terim'in klasını konuşturarak maça ağırlığını koyduğunu söylemek hiç de yanlış bir tespit olmaz. Takımını A planından B planına hiç aksamadan ve başarıyla geçiren Terim, bu bakımdan alkışı hak etti. "Bizce formsuz olduğunda" hocayı nasıl eleştiriyorsak, böyle bir performanstan sonra da övgüde cimri olmamak gerektiğini düşünüyorum.

Son paragrafı bence maçın yıldızı olan Sabri'ye ayırmak gerek. Hem A planında hem de B planında takımın en hareketli ve en çok çalışan oyuncusu olmayı başaran Sabri, millilerimizin attığı gollerde pay sahibi olduğu gibi defansta da çok kritik müdahalelere imza attı. Maça 3-5-2 gibi başlayan rakipti ama Sabri belki de Bosnalı kanat oyuncularının toplamından fazla kilometre yaptı. Bir de oyun içinde zaman zaman gösterdiği motivasyon kaybını en aza indirgeyip hakemlerle daha az diyaloğa girse işte o zaman sağ kanattan yana hiç başımız ağrımayacak. Dünya üzerinde bugünkü Sabri ve geçen sezonki Gökhan Gönül gibi iki sağ beke sahip olmak için dişini kıracak milli takım çalıştırıcıları var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016