Fasit daire
Avrupa Merkez Bankası (AMB) iki repo operasyonu ile piyasaya 1 trilyon euronun üzerinde likidite sağladı. İspanyol ve İtalyan bankaları, sağlanan kaynakla devlet tahvillerini satın aldılar. Kasım-şubat döneminde İspanyol bankaları 70 milyar euroluk devlet tahvili alırken, İtalyan bankaları 55 milyar euro değerinde tahvil aldı. Bununla birlikte ülke faizleri düştü. Banka tahvillerinin fiyatları ve bankacılık hisseleri yükseldi.
Bu dönemde banka bilançoları toparlandı. Hem sermaye maliyetinin ucuzlaması, hem de bilançodaki varlıkların (devlet tahvillerinin) ralli yapması bu duruma yol açtı. Şimdi her şey değişti. İspanyol ve İtalyan faizleri kritik seviyelere yükseldi. Faizlerin yükselmesi, deyim yerindeyse bankacılık hisselerinin altını oyuyor. Dow Jones Stoxx 600 Bankacılık Endeksi, Aralık 2011-Mart 2012 arasında yüzde 40 yükselmişti. Bu yükselişin yüzde 15'ini geri verdi. Bankacılık endeksindeki satış, diğer sektör endeksleri üzerinde de baskı oluşturuyor.
Temeli sağlam olmayan bir ortam var. Zayıf bankalar zayıf ülkelerin tahvillerini alıyor. Bu durum işe yaradığında, pozitif bir çarpan etkisi yaratıyor. İşler bugün olduğu gibi tersine döndüğünde, problem ortaya çıkıyor. Fasit bir dairenin içindeler. AMB'nin yeni bir girişimi dışında, politika yapıciıar bu işi nasıl çözecekler? İşleri zor. Yanlış politikalara devam ediliyor.
Olaya bir borç sorunuymuş gibi bakılıyor. İtalya ve İspanya'nın borçları, sorunun kaynağıymış gibi görülüyor. Oysa bu bir borç krizi değil, para birimi krizi. Bütün ülkeler aynı para birimini kullandıkları için, devalüasyon yapamıyorlar. Devalüasyon yapamadıkları için, ticarette yeni bir dengelenme yaratamıyorlar. Bir dengelenme yaratabilseler, en azından büyümeye çalışacaklar. Ayrıca; büyüme oranlarındaki düşüşe karşılık para basamıyorlar.
Almanya önderliğindeki merkez, para basmak istemiyor. Kemerlerin sıkılmasını istiyor. Sorunlu ülkelerin borç oranlarının azaltılmasının çare olacağını düşünüyor. Çünkü merkeze göre bu bir borç krizi, para birimi krizi değil. Son iki yıldır bu konuyla ilgili çok sayıda yazı yazdım. Kemerlerin sıkılması, bu ülkelerdeki ekonomik aktiviteyi iyice yavaşlatıyor. Hatta bu yavaşlama, borç oranlarındaki daralmadan daha hızlı gerçekleşiyor. Borç/milli gelir oranı ya değişmiyor ya da yükseliyor.
AMB'nin likidite operasyonları zaman kazandırabilir. Güçlü bir politika aracıdır. Ancak AB'nin gerçek bir çözüme ihtiyacı var. Önlerinde iki opsiyon bulunuyor. Ya Avrupa'da bir Birleşik Devletler yapısı kurulacak, ya da bu ülkeler havlu atıp eski para birimlerine dönecek. Almanya ve Fransa'nın, eskiden olduğu gibi, bu ülkelere kredi açıp kendi büyümelerini desteklemeleri artık mümkün gözükmüyor. O büyüme modeli bir noktaya kadardı. Sınıra gelindi.
Piyasalar, İspanya ve İtalya risklerinin artmasına tepki veriyor. Satışlar yaşanıyor. Gösterge olarak kabul edilen İspanya-Almanya 10 yıllık faiz farkında önemli bir artış var. Bu faiz farkı en son bu seviyelerdeyken, ABD'de korku endeksi olarak görülen volatilite endeksi (VIX) 30 seviyesindeydi. Bugüne baktığımızda, VIX 20 seviyesinde. Takip ettiğim diğer risk göstergelerinde de büyük farklılıklar var. Bir açıdan bakıldığında, diğer risk göstergelerinin, İspanya-Almanya 10 yıllık faiz farkı ile arayı kapatması için çok alan var. Bu da piyasalarda daha fazla satış anlamına gelebilir. Öte yandan, İspanya'nın göstergelerinin diğer piyasa indikatörleri ile bağının koptuğu da söylenebilir.
Euro, bu olumsuz haber akışına rağmen dolar karşısında iyi tutunuyor. Son iki yıldır euro konusunda aşırı negatif olmadım. EUR/USD çökecek, pariteye gidecek görüşlerine katılmadım. Hala aynı şekilde düşünüyorum. EUR/USD paritesi 1.30'un altına düştüğünde, Bernanke ve diğer Fed üyelerinden gevşek para politikası sinyalleri gelir. Tahvil alım programı, siyah-beyaz bir konu değildir. Göstergelere bağlıdır. Bu gösterge EUR/USD'da 1.30'dur. 1.30'un altına sarktığında, yeni tahvil programı spekülasyonları artabilir.
Euro konusunda, beni Fransa'daki seçimler biraz endişelendiriyor. Anketlerde önde giden Hollande'ın açıklamaları, Sarkozy'nin uyguladığı ve desteklediği politikalarla taban tabana zıtlık gösteriyor. Zaten bu nedenle, Merkel seçimlerde Sarkozy'i desteklediğini açıkladı. Seçim tarihi yaklaştıkça, Euro üzerinde baskı oluşabilir.