Farklı sebep ve sonuçlar!..
Gelişmekte olan ekonomilerin yaklaşık iki yıldır kademeli olarak durgunlaşması ve bu süreçte beklentilerin bozularak riskten kaçınma eğilimini beslemesi yönündeki eğilimler küresel ölçekte kırılganlığı artırıyor. Federal Reserve'nin bir hafta önce aldığı kararlar bu olumsuzlukları destekleyerek güçlendirecek özellikleri bünyesinde taşıyor. Durum böyle olunca söz konusu ekonomilerde döviz kuru ve faizlerde yaşanacak yükselişler ile beklentilerdeki bozulmayı sistemik risk olarak görmek ve çok ciddiye almamak gerekiyor.
Sistemik riskin söz konusu olmadığı döviz kuru ve faiz yükselişleri yeni bir denge arayışı olarak görülebilir ve geçic iolarak belirsizliğin arttığından bahsedilebilir. Fakat sistemik risk ve bağlı aynı eğilimler kesinlikle yeni bir denge arayışı değildir; sorunları iyice ağırlaştıran, radikal değişim ve dönüşümü zorlayarak kırılganlığı artıran bir durum olarak konuyu irdelemek daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Eğer fiili durum ikincisi gibi ise fakat teşhis ve tedavi birinci olasılığa göre yapılıyor ise evdeki hesapların çarşıya uyması beklenmemelidir. Basına yansıyan yorum ve yönlendirmelerde her kesimin eşanlı olarak aynı hatayı yapıyor olması sonucu değiştirmez. Sisteme yönelik güvensizliğin giderek büyüyor veya büyümüyor olması bu farkı algılayabilmek açısından önemlidir.
Bir an için gelişmekte olan ekonmilere olan ilginin azaldığını ve daha önce risk alanların bu durumdan kurtulmak için fırsat kolladığını varsayalım; bu durumda döviz kuru ve faizlerin yükselmesi ekonomik-sosyal ve siyasi beklentilerin bozulması, devamında istikrarsızlığın artması kaçınılmaz hale gelebilir. Eğer risk almada aşırılıklar zorlanmış ise bu yeni duruma uyum sağlayarak yeni bir dengeye ulaşmak mümkün olmayabilir veya yeni denge memnuniyetsizliği artırarak güvensizliği anormal düzeylere sıçratabilir. Böylesi bir ortamda güven bunalımının giderek daha belirleyici olması söz konusudur ve sistemik riskin olmadığını iddia etmek anlamsızdır…
Örneğin altın fiyatı konusunda basına yansıyan yönlendirme amaçlı değerlendirmeler sistemik risk olaslıığını tümüyle görmezden geliyor; nakit sıkışıklığı ve faiz yükselişinin söz konusu metale olan ilgiyi azaltacağını iddia ediyor. Günü kurtarmak ve geniş kesimleri sakinleştirmek için böyle yapmak dışında bir seçenek bulamıyor olabilirler; fakat bu yaklaşım gerçekçi olunduğu anlamına gelmez… Gelişmekte olan ekonomilere yönelik finansal sermaye ilgisinin yeniden durması ve riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi küresel ölçekte sistemik sarsıntılar yaratarak kırılganlığı artıracak bir durumdur. Güven bunalımı ve bulaşıcılık tehlikesi de oldukça yüksektir.
Gelişmekte olan ekonomiler küresel kredi krizinde ikinci büyük dalganın merkezi haline gelebilir. Bu olasılığın ciddiye alınmasını gerektiren örneklerin çoğalıyor olması iyi şeyler söylemiyor… Özgürlük havarileri sistemik risk unsurlarının tartışılmasından nedense pek hoşlanmıyor!..