Farklı algılayamayanlar geleceği şekillendiremez
Yurtdışından yapılan, Türkiye ekonomisine ilişkin eğerlendirmeler siyasi iradenin hareket yeteneğini sınırlıyor. Gerek IMF gerekse kredi derecelendirme şirketlerinden gelen yorumlar ve bunların yatırımcılar üzerindeki etkisi belirsizliğin yüksek düzeyli olmaya devam edeceğine işaret ediyor. Tahminler 2009 yılı ekonomik daralmasının yüzde 5 düzeyini aşabileceği, kamu dengesini sarsarak başta mali sektör olmak üzere tüm ekonomiyi olumsuz etkileyebileceği, IMF ile bir anlaşma yapılsa bile gelişmelerin kontrol altına alınamayabileceği üzerinde yoğunlaşıyor. Bu açmazın aşılabilmesi için bütçede gelir artırıcı ve harcama kısıcı kararlı önlemlerin hayati önem taşıyacağı vurgulanıyor. Bu bakış açısının gerçekçi olduğunu düşünmüyoruz. Zira bütçe açığının büyümesini, borç yükünün artmasını önleyecek yaklaşımlar mevcut küresel koşullarda ekonomik daralmayı derinleştirmesi olasılığı da hayli yüksek...
Bir an için düşünün son bir yılda, gelişmiş ekonomiler maliye politikasını yoğun bir şekilde kullanıp zordaki sektörlere kaynak aktarmasa söz konusu ülkelerde yaşanan ve yaşanacak ekonomik daralmanın boyutu ne olurdu? Ya da tersinden soralım kurtarma paketi açan söz konusu ekonomilerin hükümetleri yanlış yaptı ve krizin daha seri bir şekilde derinleşmesine katkı mı yaptı?
Bir an için hükümetin dışarıdan gelen taleplere aşırı hassasiyet gösterdiğini ve siyaseten yıpranma pahasına gereken tavrı sergilediğini varsayalım: Sonuç almak bütçe açığı ve borç yükünün artmasını önlemek mümkün müdür? Harcamalar kısıldıkça yalnız vergi gelirleri azalmayacak, nakit akışlardaki bozulma başta mali sektör olmak üzere tüm ekonomiyi olumsuz yönde etkileyecek. Veya her yol denenerek vergi gelirleri artırılmaya çalışılsa bu durumun olumsuz etkisi takip eden dönemde çok daha yoğun hissedilecek kullanılabilir gelirlerin azalması yine ekonomideki daralmayı derinleştirecek. Ülkemizde vergi gelirlerinin yüzde aşan kısmının dolaylı oluşu ve harcamalardan alınıyor oluşu mevcut koşullarda hareket yeteneğini sınırlıyor. Bu aşamada sormak gerekiyor: Bu yılın ilk çeyrek döneminde yapılan vergi indirimleri ve harcama artışları yanlış mıydı? Bunlar yapılmasa bütçe açığı ve kamu finansman ihtiyacı daha küçük olabilir miydi?
Konuya mali sektör açısından bakar isek gerçeği daha net görebiliriz; menkul kıymet portföyü ile kredi portföyü sanki tahterevallinin iki tarafında gibi duruyor ve biri yükselir iken diğeri düşmek durumunda kalıyor, asıl önemlisi mevcut durumu korumak bile mümkün olamıyor. Maliye politikası adına bütçe açığının büyümesini önlemek adına kararlı olunsa kamu kesiminin dengesi korunsa fatura geniş kesimlere çıkacak, menkul kıymet portföyü değerini korur iken krediler patlayacak. Aksi durumda ise belki kredilerde sorun hafiflerken, kontrolsüzce büyüyen iç borç senedi portföyü yarattığı diğer sorunlar ile birlikte ciddi sıkıntı kaynağı olacak.
Bir pasta düşünün ki mali sektör, kamu kesimi ve diğerleri arasında paylaşılıyor olsun; ve herkeste ciddi bir küçülme yaşandığını bile bile herkesime "benim payıma dokunmayın, başkaları fedakarlık yapsın" tavrında olsun. Ayrıca pasta büyür iken de mali sektör ve kamunun payı daha yüksek oranda artırılmış ve diğerleri payları eridiği için ayakta duramayacak hale getirilmiş olsun. Ne olacak şimdi? Herhalde mucizevi bir şekilde pasta büyümeyecek ve uzlaşı olmadığı sürece küçülmeye devam edecek ve herkes kaybedecek. Çözümsüzlük zaman içinde daha yoğun bir şekilde hissedilecek ve koşullar büyük fakat sancılı bir değişimi zorlayacak...
Geçmişe bakarak gelişmeleri yönlendirmeye çalışanlar mevcut koşullarda, geleceği şekillendiremez.