Fala inanmayın falsız da kalmayın!
2018 yılı risk ve sürprizleri tartışmadan önce yazdıklarımın bir kısmının beklenti bir kısmının ise beklentiler dışında olası gelişmeler olduğunu not etmek isterim. Yeni yılda en büyük risklerden biri enflasyon seviyesinin global olarak yükselmesi. Bu konuyu daha önce de işlemiştim ve beklentimin de bu yönde olduğunu biliyorsunuz. 2017 yılında global büyüme Ekim ayı itibarı ile (kaynak IMF) yüzde 3.6 seviyesindeydi. Kırılımına baktığımızda gelişmekte olan ülkeler yüzde 4.6 büyürken gelişmiş ülkeler de yüzde 2.2 büyüdü. Ancak aynı veriye 2010 yılından bu yana baktığımızda biraz daha farklı bir görüntü söz konusu.
Gelişmekte olan ülkeler 2010 yılından bu yana yavaşlarken gelişmiş ülkelerde büyüme 2012 yılından bu yana yukarı yönlü bir momentum içinde. Nitekim büyüme oranlarına ek olarak işsizlik oranları da 2017 yılında gelişmiş ülkelerde tarihi düşük seviyelere geriledi. Japonya’da yüzde 2.7, ABD’de yüzde 4.1, Almanya’da yüzde 5.6 gibi seviyelere şahit olduk. Bakır ve Petrol gibi iki ana endüstriyel emtianın geldiği fiyat seviyeleri ve vergi paketi ile beraber artık enflasyonda da yukarı yönlü bir momentum daha mümkün görünüyor. Piyasalarda bu risk fiyatlanmış değil. İkinci bir risk, dolaylı olarak enflasyonun seyrine de bağlı, 3 ana merkez bankasının birden görece daha sıkı para politikasına geçmesi. FED faiz artırımına çoktan başladığı gibi bilançosunu da küçültme kararı aldı. ECB ise bu yıl içinde varlık alımlarını bitirecek, açıklanan tarihten önce bitirmesi piyasayı şaşırtacaktır.
BOJ ise henüz benzer bir karar almasa da varlık alımlarını pratikte yavaşlatmış durumda ve gerek bono gerekse ETF piyasalarında çok ciddi bir paya erişti. Bu nedenle cari alım stratejisi doğal sınırlarına çok yaklaşmış olabilir. Bu gelişmeler 2018 ve sonrasında geride bıraktığımız 10 yıldan farklı bir merkez bankası dünyası ile karşı karşıya kalabileceğimizi gösteriyor. Aynı zamanda kriz dönemi liderliğinin de değişeceği bir yıl 2018. Yellen ve Draghi görevden ayrılırken BOJ’un 1 numarası da değişebilir. Siyasi riskler ise her zaman olduğu gibi 2018 yılında da istikrarı tehdit edebilir. ABD’de Trump karşıtı cephe görevden alınmasına yönelik hamlelerini sürdürürken Italya’da Euro karşıtı bir partinin seçimleri kazanması bölgede çalkantıyı artırabilir. Bölgesel seçimlerden sonra İspanya’da Katalan krizi pek de sona ermiş gibi görünmüyor. Bölgenin en kudretli siyasetçisi Merkel ve ülkesi Almanya ise halen hükümetsiz durumda.
Tekrar piyasalara döndüğümüzde ise aşırı düşük volatilitenin sorun yaratma potansiyelini görüyoruz. Büyük çoğunluğun volatilite sattığı bir ortamda jeopolitik veya ekonomik bir şok bu pozisyonların hızla kapanmasına neden olacaktır. Ancak pozisyon büyüklükleri o kadar devasa bir hale gelmiş durumda ki uzun vadeye yayılmadan yaşanacak ani bir yükseliş fon veya kurumların ifl ası ile sonuçlanabilir. Normal koşullarda, yani son 10 yıl içinde, jeopolitik riskleri hep küçümseme eğilimi içinde olduk. Zira merkez bankalarının gevşek para politika uygulamaları jeopolitik risklerden kaçınmak için alınan muhafazakâr pozisyonların zarar etmesine veya çok düşük performans göstermesine neden oluyordu. Ancak yukarıda belirttiğim üzere merkez bankası stratejileri değişiyor. Artık halının altına süpürülen tozlar bir anda gündeme gelebilir. Bu nedenle risk primlerinde bir artış şaşırtıcı olamaz. Piyasa bazında detaylarla bir sonraki yazımda 2018’i incelemeye devam edeceğim.
Tüm Dünya ailesine ve siz değerli okurlarımıza mutlu, huzurlu bir 2018 dilerim.