Faizli yatırım araçları (2)

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası [email protected]

Geçen hafta faizli yatırım araçları ko­nusuna bir giriş yapmış ve özellik­le vadeli mevduatın üzerinde durmuştuk. 2025 yılındaki muhtemel faiz indirimleri­ni göz önünde bulundurarak kısa ve uzun vadeli mevduattan hangisinin daha avan­tajlı olduğunu analiz etmiştik.

Geriye iki faizli enstrümanımız kaldı. Bunlardan biri tahvil-bono, diğeri de para piyasası fonları ve onun altında bakacağı­mız ters repo işlemleri.

Özellikle son dönemde borçlanma araç­ları fonları getirileriyle ön plana çıkma­ya ve popüler olmaya başladılar. Bu borç­lanma araçlarının içinde de işte yukarıda bahsettiğim tahvil ve bonolar var. Dolayı­sıyla fonları da bu kapsam içinde değer­lendirebiliriz.

Tahvil ve bono

Borçlanma araçları adı üzerinde iki ta­rafın yer aldığı ve bir tarafın diğerine borç verdiği ilişki sonucunda oluşan menkul kıymetlerdir. Vade boyunca getiri(istis­nalar olmakla birlikte) baştan belli olduğu için sabit getirili menkul kıymet(SGMK) olarak da adlandırılırlar.

Burada kritik olan unsurlardan biri borçlananın kim olduğudur. İki seçeneği­miz var; bir devlet diğeriyse özel şirketler. Bir de vade meselesi var tabii.

Bu borçlanma araları 1 yıldan uzun va­deliyse isimleri tahvil olur, 1 yıl ve daha kısa vadeliyse isimleri bono olur. Devletin ihraç ettiği uzun vadeli borçlanma araçla­rı devlet tahvili, kısa vadeli olanlar da ha­zine bonosudur.

Bu kadar teorik bilgiden sonra işin vita­minli kısmına gelelim.

Borçlanan olduğu gibi bir de borç ve­ren var tabii ki. Peki bu borç veren hangi amaçla bu işleme giriyor. Tabii ki faiz geti­risi elde etmek için.

Elindeki fazla nakdi değerlendirmek is­teyen yatırımcı eğer şartlar uygunsa dev­lete ya da ilgili şirkete borç vererek getiri elde etmek isteyebilir.

Buradaki kritik ibare; “şartlar uygunsa”. Bir yatırımcı için şartların uygun olması­nın en büyük koşulu aldığı riske değecek kadar bir potansiyel getirinin bulunması. Bu basit gibi gözüken açıklamaların altya­pısı anlaşılmadığı için tahvilin fiyat deği­şimleri yatırımcılar nezdinde bir türlü an­laşılmıyor.

Tahvilin fiyatlaması

TL cinsinden tahviller bir borçlanma senedidir. Ve bu tahvilin altında devletin imzası vardır. Yani siz bu senetle vade gel­diğinde gidip alacağınızı tahsil edersiniz. Demek ki bir vade var. Diyelim ki 1 yıl ol­sun(basitleştirmek amaçlı). Bir de tahsil edeceğiniz tutar var. İşte bu tutar 1 adet tahvil için 100 TL’dir.

Buna nominal diyoruz. Bugün devle­te borç veriyorsak ve 1 yıl sonra 100 TL tahsil edeceksek bugün vereceğimiz borç 100 TL’nin çok altında olmalı. Çünkü pa­ranın da bir zaman değeri var. Bunun ya­nında borç vererek aldığınız bir risk var. Parayı serbestçe kullanma özgürlüğünden vazgeçmenin bir bedeli var vs. Bir de işin alternatif kısmı var. Yani benzer riskleri alarak benzer vade için alternatif bir ya­tırım enstrümanındaki bir getirinin çok altında bir faiz getirisi elde ederek devle­te borç vermeye kimse razı olmaz. Onun için devlet tahvili faizleri piyasada diğer faiz oranlarından bağımsız olarak hareket etmez.

İkincil piyasa

Vadesine 1 yıl kalmış bir devlet tahvili­nin faizi bugün itibarıyla yaklaşık %40 se­viyesinde. Demek ki vadesine 1 yıl kalmış bir devlet tahvili almak isteseniz bu tah­vili bugün 71.43 TL’ye almanız gerekecek. Çünkü yukarıda belirttiğim gibi vadede elinize geçecek tutar 100 TL. Aradaki fark %40’lık getiri. Burada yazdığım; “Vadesi­ne 1 yıl kala almak isteseniz” kısmı kritik. Demek ki sadece vadenin başında değil, vade içinde de tahvilin alım satımı müm­kün.

Buna ikincil piyasa diyoruz. Zaten kafa karıştıran ve pratik hayatın döndüğü yer de burası. Tahvil faizleri düştükçe iş­te bu ikincil piyasada yukarıda bahsetti­ğim 71.43 TL’lik alım fiyatı da yükseliyor ve tahvil yatırımcısı kar ediyor. Son 1 ay­dır yaşanan bu, borçlanma araçları fonla­rındaki yüksek getirinin sebebi de bu. Ne­den böyle olduğuna da önümüzdeki hafta devam edelim

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir beka meselesi: ekonomi 12 Aralık 2024