Faizlerdeki yükselişler ve finansal kırılganlıklar

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Döviz kurları ve faizlere ilişkin endişeler ve bozulması engellenemeyen beklentiler ile yatıp kalkmaya devam ediyoruz. Siyasi İrade ile finansal yapının, çok yönlü sakinleştirme girişimleri yeterli olamıyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulacağımızın algılanmasını istemeyenlerin yeni masalları, gerçekçi görünmüyor ve etkili olamıyor. Ekonomimiz hakkında fazla mesai yapmaya başlayan kredi derecelendirme kurumlarını eleştirme yarışına girmek, durumu düzeltemiyor.

Nisan ayının son haftası içinde yapılan Para piyasaları Kurulu Toplantısından bu yana bir buçuk aylık zaman diliminde, Türk Lirası faizleri sert bir şekilde yükseltildi; üç aşamada toplam 500 baz puan artırılan faizler, ne kadar devam edeceği belirsiz bir süre için önceliklerin zorunlu olarak değiştiği şeklinde değerlendirildi. Yabancı yatırımcılar ve küreselleşmeciler böyle olmasını istedi, Siyasi İrade ve sistemi oluşturan kurumsal yapı bu talebe direnemedi. Döviz kurlarını makul seviyelere gerileterek artan enflasyon baskılarının dizginlenmesi amaçlandı; kaynak sıkıntısı belirgin bir şekilde artırıldı!

Nisanın son haftasındaki yüzde 0,75’lik faiz ayarlaması pek bir işe yaramamıştı ve olumsuz eğilimler hafifletmeyi bile becerememişti. Bir ay gecikme ile gelen yüzde 3,00'lük ayarlama ise olumsuz hareketleri durdurmuş, fakat sistem destekli döviz satışlarına rağmen enflasyon baskılarını azaltamamıştı.

Yüzde 1.25'lik artış, gelecek endişelerindeki tırmanışın itirafı

Geride bıraktığımız hafta içinde sürpriz bir şekilde devreye sokulan yüzde 1,25’lik son ayarlama ise, önceki hamlelerin yetersiz kaldığının ve geleceğe yönelik endişelerdeki tırmanışın itirafı gibiydi!

Tüm bu çabalara rağmen, döviz kurları eski dalgalanma kanalına geri döndürülemedi ve enflasyon baskıları yüksek düzeyini korumaya devam etti. Krediye erişim çok zorlaştı ve maliyeti hatırı sayılır ölçüde arttı, borç-alacak zincirinde önemli kırılmalar yaşanması olasılığı arttı. Bilançolar üzerindeki yıpranma yönlü tehditler büyüdü ve finansal yapıya ilişkin kırılganlık algıları ön plana çıktı. Herhangi bir ekonominin sağlığı açısından, fiyat istikrarı önemlidir; fakat finansal istikrar kesinlikle daha az önemli değildir! Biri diğerine tercih edilemez; eğer böyle yapmak zorunda kalınıyor ise bir şeyleri kurtarmak için çok geç kalınmış demektir! Faizlerde yapılan sert yükselişler sonrasında, risk alma isteği güçlü bir şekilde geri dönmüyor ise kırılganlığın artmaya ve sorunların ağırlaşmaya devam etmesi kaçınılmaz olabilir.

Yabancı yatırımcıların talep ettiği faiz yükselişleri geç de olsa fazlası ile yapıldığı halde, kredi derecelendirme kurumlarının not düşürmek üzere harekete geçmiş olması önemlidir! Eğer risk alma isteğinin güçlü bir şekilde geri dönme olasılığı yüksek olsa idi, muhtemelen beklemede kalmayı tercih ederlerdi; bu olasılığın zayıf yerel potansiyel nedeniyle oldukça düşük olduğunu ve paniğin şimdilik dindirilmiş olmasının yeterli olamayacağını biliyorlar!

Küresel olumsuzlukların etkisi ortadan kaldırılamıyor

Küresel koşullara ilişkin beklentiler, ülkemize ilişkin algıların şekillenmesinde belirleyici oluyor ve bu olumsuzluk ortadan kaldırılamıyor. Geride bıraktığımız hafta genelinde, gelişen ekonomilerden uzaklaşma, riskten kaçınma ve güvenli limanlara park etme tercihleri belirgindi. Ülkemizde ise ek faiz yükseltimi ve döviz piyasalarının kısmen manipüle edilmesi sayesinde, geçici olarak olumlu ayrışma görüntüsü oluştu; bu durum kalıcı olamayabilir! Bu hafta ABD Merkez Bankası Açık Piyasa İşlem Komitesi toplanacak ve muhtemelen dolar faizlerini bir kademe daha yükseltecek. Ticaret Savaşlarına ilişkin gerginlikler ise tırmanmaya devam ediyor ve küresel beklentileri olumsuzlaştırmayı sürdürüyor. Özetle ifade etmek gerekir ise, bu yılın ikinci yarısına ilişkin küresel beklentilerin olumsuzlaşacağı ve gelişen ekonomilere yönelik ilginin azalmaya devam edeceği biliniyor!

Faizlerin güçlü bir şekilde yükseltilmesini talep eden yabancılar, öncelikle paniğin yatışması adına bu tavsiyede bulunmuş olabilir. Kredi derecelendirme kuruluşları ise, seçim sonrasına ilişkin belirsizlikler ve küresel koşullara yönelik beklentiler yanı sıra, bir yerlerden bu hamle için yeşil ışık aldıkları için harekete geçmiş olabilirler!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar