Faizlerdeki yükseliş eğilimine çözüm bulunamıyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Faizlerde yaşanmakta olan yükseliş, hem siyasi iradeyi ve hem de sistemi oluşturan kurumsal yapının yetkililerini fazlası ile rahatsız etmiş gibi görünüyor. Buna sebep olan dengesizlikleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar; fakat olmuyor! Gerek Türk Lirası ve gerekse yabancı paralar cinsinden kaynak sıkıntısının büyümesini, bu olumsuzluğun faiz oranlarına yansımasını önleyemiyorlar.

Finansal kaynak talebi olağandışı bir zorlama ile artarken, arzın artmıyor veya daralıyor oluşu ciddi dengesizlikler yaratır. Ticari bankacılık cephesinde faiz oranlarının, katılım bankacılığında ise kar payı oranlarının yükselmesi kaçınılmaz olur; marjinal oranlar yükselir ve tüm fiyatlamaları etkiler, ekonominin zorla türetilen canlanmasının devam ettirilebilmesi olanaksızlaşır. Kolay çözümler kalıcı olamaz ve işe yaramaz.

Geride bıraktığımız hafta içinde, Merkez Bankasının açtığı Türk Lirası karşılığı döviz depo ihalelerine yönelik ilginin artması önemli bir sinyaldir; döviz cinsinden likidite sıkıntısının, Türk Lirasında yaşanandan daha ciddi boyutlara ulaştığı anlamına geliyor olabilir! Söz konusu haftalık vadeli ihalelerde Para otoritesi Türk Lirasını yüzde 12,25 ile alıyor ve karşılığında yüzde 1 düzeyindeki bir faizle dolar veriyor; finansal yapı açısından bu rakamlar arasındaki farktan daha büyük bir oranla, bu işlemin başka bir kurum ile veya başka bir pazarda yapılabilmesi olanağı kalmadı. Durum böyle olduğu için Londra üzerinden yapılan işlemler ülkemize kayıyor ve bu durum kaynak sıkıntısının büyümesini önlemiyor.

Türk Lirası cinsinden bir yıl vadeli ve esnek mevduatlara ödenen faizler yüzde 15 seviyesini buldu; aynı koşullardaki döviz mevduatlarına ilişkin faizler ise yüzde 5-6 düzeylerine ulaştı. Finansal kaynak arzı artmadığı ve talebi artırmak adına her yol zorlandığı sürece, dengesizlik büyür ve bu oranlar yükselmeye devam edebilir. Yeni menkul kıymet türlerinin devreye sokuluyor olması sonucu değiştirmez; zira bu tür uygulamalar kaynak arzını değil, talebini artırır ve sorunu ağırlaştırır.

Ülkemiz açısından kısa vadede kaynak arzının artması açısından kabaca üç çeşit gelişme önemlidir. Yurtdışından net sermaye girişi ve yastık altından sisteme net girişler, yan tesiri oldukça düşük olduğu için tercih edilir; üçüncüsü ise para otoritesinin ihtiyacı karşılamak üzere devreye girmesidir, fakat orta vadede yan tesiri faydasından daha büyük olabilir. İlk iki seçenek çok yetersiz kaldığı ve kaynak talebi hormonlu bir şekilde arttığı için faizler yükseliyor. Bu sonucu değiştirmek adına Merkez Bankasının yerli para cinsinden kaynak açığını gidermeye zorlanması, belki kısa vadede faiz yükselişini durdurur; fakat döviz kurlarını da yukarı yönde hareketlendirerek beklentilerin iyice olumsuzlaşmasına sebep olabilir.

Son günlerde banka senetleri üzerindeki çalışmaların tamamlandığı yönündeki söylemler ve bunlara ilişkin örneklemeler kafa karıştırıyor! Bankalar daha önce içeride ve yurtdışında tahvil ihraç etti, bunlar kanalı ile likidite ihtiyacını karşılamaya ve risklerini kontrol altında tutmaya çalıştı. Fakat bunlar arasında içeride ihraç edilen Türk Lirası cinsinden olanların ikinci piyasası hiç olmadı; müşterilerine satmaya çalıştılar ve geri kalanını fonlarına aldırdılar. Söz konusu fonlar ise bunları almak üzere likidite yaratmak için ikinci piyasası olan menkulleri satmak durumunda kaldılar.

Merkez Bankasının banka senetlerini teminat olarak kabul etmesi yönündeki zorlamalar yeni bir konudur. Sadece teminat olarak kabul edilecek ve bunların yerine ikinci piyasası olan Devlet İç Borçlanma Senetleri satılacak ve para otoritesi bunları desteklemek adına alım yapmayacak ise, kaynak sıkıntısı büyümeye ve faizler yükselmeye devam eder. Eğer varlık değerleri düşmesin ve faizler daha fazla yükselmesin diye Merkez Bankası bunları alarak portföyünü büyütmeye zorlanır ise ortalık karışabilir! Kısa vade de faizler daha fazla yükselmeyebilir veya biraz gerileyebilir; ancak eşanlı olarak döviz kurları da seri bir şekilde ve yukarı yönde harekete geçer, başta enflasyon olmak üzere tüm ekonomik beklentiler hızla olumsuzlaşma eğilimine girer.

Hemen yukarıda kabaca özetlemeye çalıştığımız olumsuzluğun gerçekleşmesi durumunda, finansal kaynak konusundaki arz talep dengesizliği yıkıcı olabilecek şekilde bozulur; zaten kıt olan likidite, sistem veya yurt dışına kaçmaya başlar; düşürülmek istenen faizlerin daha sert bir şekilde yükselmesi gündeme gelebilir!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar