Faizi bırakalım, işimize odaklanalım

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

İş insanlarına yönelik bazı organizas­yonlarda büyüme ve kurumsallaşma üzerine konuşmalar yapıyorum. Ma­lumunuz hemen her konuşma sonunda soru cevap bölümü olur. Bana en sık soru­lan soru “faiz indirimleri ne zaman baş­lar?” sorusudur. Benzer şekilde iç siya­set, dış siyaset, kurlar ve benzeri konular­da da çok soru alırım. Bu noktada benim dikkatimi çeken başka bir şey var.

Konu­su büyüme ve kurumsallaşma olan bir ko­nuşmanın sonunda ağırlıklı olarak yöne­tim değil, ekonomi konuları konuşuyor oluşumuz. Üzerinde düşününce, nedeni­ni anlıyorum; konjonktürel yönetim ser­gilenen bir ülkede, dış faktörler iş yapış üzerinde çok etkili. Yani “faiz indirimle­ri ne zaman başlar hocam, ne zaman ma­kul seviyelere iner” sorusunun arkasında “artık finansa erişim kolaylaşsın, finans­man maliyetleri düşsün, yine borçla ya­tırım yapalım, borçla işletme sermayesi döndürelim, borçla nakit akışlarını den­geleyebilelim, kısaca borçla büyüyelim meseleleri vardır”.

Odağımızı kaydırmak fayda sağlayabilir

Bu konular önemsiz demiyorum, ki son yirmi sene şirketlerimiz küresel likidi­te bolluğu ve uygun krediler ile borçla­narak, konjonktür desteği ile ciddi büyü­meler sağladılar. Bu nedenle sabah akşam ekonomi haberlerini ve yorumcuları ta­kip etmeyi, yemeklerde ve hatta spor ya­parken dahi faiz üzerine sohbet etmeyi anlıyorum.

Öte yandan ekonomi konuş­tuğumuz kadar, strateji, mega trendler, iş modelleri, yönetim veya risk yöneti­mi meselelerini konuşmadığımızı görü­yorum. İş dünyasının yirmi beş senedir içinde olduğumdan ve son on senedir yö­netim kurulları ve tepe yöneticilerin dün­yasında yaşadığımdan bunu gözlemleye­biliyorum. Ancak şirketlerimizin esas so­runları bence buradan kaynaklı değil.

Ne demek istiyorum? Makro şartlar önemsiz mi? Makro seviyede yapılan irras­yonel işler, mikro seviyede yankı bulmu­yor mu? Tabi ki önemli, tabi ki yankı bu­luyor. Ama artık esas mesele bu şartların geçici olmadığını kabul etmek. Değişken, belirsiz, karmaşık ve muğlak bir dünya­da (buna VUCA deniyor) yaşıyoruz. Deği­şim ve krizler sürekli yaşanacak.

ABD- Çin eksenli rekabet, küresel iş yapış biçimleri­ni ve dinamikleri önümüzdeki yirmi sene­de değiştiriyor olacak. Bir taraftan yıkıcı teknolojiler ve geleneksel şirketleri tehdit eden yeni rakipler ortaya çıkacak. Pera­kendeci şirketler yazılım şirketine, sanayi şirketleri hizmet şirketlerine dönüşürken, iş modelleri sürekli farklılaşırken, artık sı­nırların nerede başlayıp bittiği belirsiz ha­le gelmişken, faiz veya kur konuşmak esas meselenin etrafından dolaşmak demek.

Esas mesele ne?

Esas mesele geleceğin dünyasında nasıl ayakta kalabileceğimiz? Sektörü­müz ve müşterilerimize nasıl yön verece­ğimiz? Stratejilerimizin ne olması gerek­tiği, yönetim ve organizasyon yapımızın nasıl şekillenmesi gerektiği, VUCA dö­nemine uygun bir şirket yönetimini nasıl sergileyebileceğimiz?

Burada toplantılarının %90’ında kısa vadeli işler olan ekonomi ve mali sonuç­ları konuşmak yerine öncelikle şu sorula­ra cevap aranması gerektiğini düşünüyo­rum:

-Müşterilerimiz kimler? İfade ettikle­ri ve henüz etmedikleri ihtiyaçlar neler?

-Öncelikleri hangi yönde değişiyor?

-Müşterilerimin kim olması daha doğru?

-Onlara nasıl artı değer sağlarım?

-Müşterilerimin nasıl ilk tercihi olu­rum?

-İş modelim ne? Gelir modelim ne? Kar modelim ne? Nasıl geliştirebilirim?

-Gerçek rakiplerim kimler? İş model­leri nasıl? Gelir ve kar modelleri nasıl?

-En ciddi rakiplerimden nasıl farklıla­şırım?

-Gelecekteki trendler ve değişim ek­seninde, iş modelim nasıl olmalı?

-Strateji ve iş modelimi, hangi yönet­sel ve organizasyonel model ile icraya dö­nüştürürüm?

Odağımızı ekonomiden kendi işimize döndürmek, yöneticilerimizi bu yönde düşünmeye sevk etmek uzun vadede akıl­lıca olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar