Faiz uyarıları ve ekonomimizin kırılganlığı
Gerek IMF gerekse kredi derecelendirme kuruluşlarının faizler konusunda yaptığı uyarılar, ekonomimiz konusundaki kırılganlık algılamasının güçlendiğine işaret ediyor. Belli ki Merkez Bankamızın uyguladığı para politikası yeterince sıkı bulunmuyor ve her an gelişmelerin kontrol dışına çıkmasından endişe ediliyor. Etkili ve yetkili kesimler ise bu tavsiyeleri görmezden gelmeye devam ediyor. Ekonomi yönetiminin küresel koşullardaki olumsuzlaşmayı görmezden gelen tavrının, bakış açılarındaki farklılaşmada belirleyici olduğu dikkat çekiyor.
Galiba yapısal sorunlar ve birikmiş dengesizlikler hareket yeteneğimizi önemli ölçüde daraltıyor. Küresel ölçekte riskten kaçınma eğiliminin etkili olmasının beklenmesi ve içeride faaliyet gelirlerinin durgunlaşma nedeniyle gerileme eğilimi sergilemesi sıkıntı yaratıyor. Gerek Orta Vadeli Plan hedefleri ve gerekse 2015 mali yılı bütçe tasarısının küresel gerçekleri yeterince dikkate almıyor olması kırılganlığı arttıran temel unsur oluyor. İçeriye ilişkin hesaplar ve yaratılmaya çalışılan koşullar dışarıdakileri ile örtüşmüyor.
Mevcut koşullarda hem tasarrufları arttırmak ve öncelikle enflasyonu geriletmek, hem de üretimden yana olmak ve büyüme hedeflerini yakalamak pek olası görünmüyor. IMF’nin önerdiği gibi faizleri yükselterek pozitif reel getiri vermeye kalkışsak, belki enflasyon ve tasarruflar konusundaki endişeler azalacak; fakat bu kez de ekonomi daralacak ve halının altında biriktirilen tüm kirli çamaşırlar açığa çıkacak! Eğer böyle olmasını istemiyor isek tasarrufların erimeye devam etmesine ve enflasyon baskısının belirleyici olmasına yol vermek durumunda kalınacak!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan inşaat sektörüne ilişkin son veriler, bazı kesimlerin böyle bir açmaz yaşanmadığını iddia etmesine sebep olabilir: bir önceki yılın aynı ayına göre ekim ayı konut satışları yüzde 25,3 oranında artmış! Eğer gerçek durum bu ise Ekonomi Yönetimi önceliğimiz enflasyon demiş olmasına rağmen neden faizlerin arttırılmasına ve tasarruflara pozitif getiri verilmesine yanaşmıyor? Yoksa bu rakamın geneldeki durumu yansıtmadığını ve geçici olduğunu mu düşünüyorlar? Belirsizlik ve kırılganlık algılaması güçlenirken, konut satışlarının artması ve bu şekilde devam etmesi beklenen bir eğilim olabilir mi? Bu tuhaflık para politikası ve kaynak kullanımındaki çarpıklığın ürünlerinden biri midir?
Küresel kriz öncesinde Amerikalılar ve İspanyollar, bugün bizim yaptığımız gibi kendi kendilerini aldatmış ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalmış olabilirler. Neden yakın dönemde başka ülkelerin yaşadığı deneyimlerden yararlanamıyor ve anlamsız konularla gündemi işgal ederek kendi insanlarımızı uyutmaya çalışıyoruz? Amerika’yı kimin keşfettiği konusu bugünkü derdimizin ilacı olabilir mi? Durgunluğu aşmak adına inşaat sektörü elbette ki önemlidir, ancak aşırılık sınırlarının zorlanması çok daha büyük felaketlere davetiye çıkartmak anlamına gelebilir!
İnşaat sektöründe israf sayılabilecek aşırılıkların uzunca bir süredir zorlanıyor olmasına rağmen, ekonominin kademeli olarak durgunlaşmaya başlaması çok tehlikeli bir kırılganlık durumudur. Bu açmaza düşen ekonomiler, telafisi olanaksız kayıplara sürüklenebilir. Bu büyük yanlış tüm ekonomiyi esir aldı ise, kemerleri bağlamak ve tedbirli olmak için çok geç kalınmış olabilir. Başta petrol olmak üzere gerileyen emtia fiyatlarında teselli aramak, bu olumsuzluğu gideremez. Gerçeklerden kaçmak çözüm değildir.
Enflasyon ve faizleri durumuna bakan herhangi bir uzman, ekonomimizin yabancı kaynağa bağımlı olmadığını düşünebilir. Fakat bugünün küresel koşullarına bakarak aksinin doğru olduğunu öğrendiğinde, neler söyleyeceğini duymak istemeyebilirsiniz! Bizden kendi çıkarlarına hizmet etmemizi isteyenler de, bu zaaflarımızı kullanmaya çalışarak nasırımıza basmayı alışkanlık haline getirebilir!