Faiz, Türkiye ekonomisinde nereye oturuyor?
Merkez Bankası’nın nisan bütçe rakamlarına yansıyan kârı 13.8 milyar TL. 4.5 milyar TL vergi ödemiş, geri kalanı da (9.3 milyar TL) vergi dışı gelirler başlığı altında bütçeye aktarmış. Merkez Bankalarının Büyük Resesyon sonrasındaki rolleri değiştiyse de ekonomideki etkileri değişmez. Büyük Resesyon sonrasında Merkez Bankaları’ndan finansal ve fiyat istikrarı misyonlarından her ikisine de yerine getirmesi istendi. Her ülkenin Merkez Bankası, bu çiftli misyona paralel araçlar geliştirdi. Politikadaki tercihler değişse de, 3 yöntem finansal piyasalar üzerinde etkili oldu. İlki kısa vadeli faiz oranları, ikincisi döviz kurları ve üçüncüsü de sözlü yönlendirmelerdi. Sözlü yönlendirmeler tüm merkez bankalarınca kullanılmaktadır. Faizi ise carry trade’cilere olanak sağlayan, yüksek dış açıklı ülkeler tercih ettiler. Kuru ise rezerv fazlası verebilen ihracat odaklı ülkeler öne çıkardı.
Gelişmiş Ülke Merkez Bankaları ile kendimizi, bira daha özele inerek de, TCMB ile FED’i faize müdahalelerinin etkinliği boyutunda masaya yatıralım. Merkez Bankaları kısa vadeli faizlerle oynayarak, uzun vadeli faizlerde yönlendirici olmak isterler. Beklentilerin yönlendiriciliği 2 alternatif sonuca ulaştırır.
a. Kısa vadeli faizlerin uzunca bir süre düşük tutulacak olması durumunda uzun vadeli faizlerin de uzun vadede düşük kalması.
b. Kısa vadeli faizlerin birkaç ay gibi kısa bir süre düşük kalıp sonradan yükselecek olmasıyla uzun vadeli faizlerin yüksek seyretmesi.
Büyük Durgunluk beraberinde uzun süreli düşük büyüme, düşük talep, düşük üretim ve düşük yatırımı getirdi. Politikalar da, kaçınılmaz olarak, kısa vadeli faizleri düşük tuttu. Kısa vadeli faizlerin uzun vadelileri düşük seviyede tutması, ABD ve Türkiye piyasalarının her ikisinde de aynı sonuçlandı. Uzun vadeli düşük faizler de 4 farklı değişimi doğrudu. Bunlar:
1. Düşük uzun vadeli faizler ABD’de şirket temettülerini ve gayrimenkullerin değerlerini artırdı. Türkiye’deyse temettüler ve gayrimenkuller düşük faize duyarlı anlamlı bir değer değişim göstermediler.
2. Hane halkı bizde dolarizedir. Düşen faizler tüketim taleplerini kısar. Çünkü ellerindeki varlıkların değerleri USD / TL kurunun yükselmesiyle artar. ABD’de yatırım eğilimi sermaye piyasaları ve gayrimenkuldedir. Servetleri artan ABD hane halkının tüketim eğilimi de artar.
3. ABD’de kurumların ve bireylerin yatırımları faizden çok reel ekonomiye odaklıdır. Artan tüketimlerine karşın tasarrufları zayıflar. Türkiye ekonomisinde tasarruf eğilimini belirleyense, ekonominin güvende olup olmamasıdır.
4. Düşen uzun vadeli faizler ABD ekonomisinde girişimciliği destekler. Bizdeyse, küresel ölçekte oldukça yetersiz kalan bir girişim yapımızla, şirketlerin yatırım kararlarında düşen faizlerden çok talebi görmeyi isteriz.
Sonuç olarak merkez bankaları, yerel finans pazarı için hizmet eden kuruluşlardır. Sıfır kazanç kuralına göre, TCMB 9.3 milyar TL net kar ediyorsa ekonomide diğer tüm bireysel ve kurumsal oyucular zarar etmişler demektir.