Faiz tam bir yıldır aynı düzeyde, yarın da değişiklik beklenmiyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası, faizi yüksek tuttuğu yolundaki onca eleştiriye, hatta bir ara vatan hainliğiyle bile suçlanmasına rağmen bir yıldır duruşunu değiştirmedi ve faiz oranlarında indirime gitmedi. Merkez Bankası, faizi son olarak geçen yıl şubat ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında düşürmüştü. 

Geçen yıl 24 Şubat'ta yapılan toplantıda alınan kararla haftalık repo faizi yüzde 7.75'ten yüzde 7.50'ye, gecelik borç alma faizi yüzde 7.50'den yüzde 7.25'e, gecelik borç verme faizi ise yüzde 11.25'ten yüzde 10.75'e indirilmişti. 

Merkez Bankası, geçen yılın şubatındaki bu indirimde de, önceki dönemlerde daha sık sayılabilecek ölçüde gittiği indirimlerde de siyasilerin etkisinde kalmakla eleştirilmişti. Merkez Bankası'na "Faizi daha çok indir" diye bir yandan siyasiler yükleniyor, bir yandan da indirime karşı çıkanlar Merkez'i siyasilerin güdümünde hareket etmekle eleştiriyorlardı.

Son bir yılda bu eleştiriler biraz biçim değiştirdi. Merkez Bankası faiz indirmiyordu; ama, dönemin artık faiz artırma dönemi olduğu dile getiriliyor ve Merkez'in bu sefer yine siyasi baskılarla faizi artırmaya yönelmediği ileri sürülüyordu. Yani, "Merkez Bankası faizi düşürmedi ve aynı düzeyde tuttu, ama aslında faizin artırılması gereken bir dönem yaşandı. Dolayısıyla Merkez Bankası faizi sabit tutarak bir anlamda indirime gitmiş sayılır. Bu da bir çeşit yenilgi ve istediğini tam olarak yapamama hali sayılmalıdır" görüşü dile getirilir olmuştu.

Bir görüşe göre de geçen yıl yaşadığımız iki seçim ve siyasilerin bu seçimlere odaklanmaları Merkez Bankası'nı biraz olsun rahatlatmıştı. Belki de bu son bir yılın faiz indirilmeden geçirilebilmesinde siyasilerin kendi işleriyle daha haşır neşir olmaları da rol oynamıştı, kim bilir...  

Sadeleştirmeli mi, sadeleştirmemeli mi?

Bu bir yıllık dönemde çok tartışılan bir konu da sadeleştirme politikası oldu. Merkez Bankası piyasayı fonlamak için değişik faizler uygulayabiliyor. Bu oranların ortalaması olarak da bir faiz oluşuyor. 

Birden fazla faiz uygulamasından zaman içinde vazgeçileceği ifade edildi. Yani faizde sadeleştirmeye gidileceği dile getirildi. Bunu söyleyenler de tabii ki Merkez Bankası yetkilileriydi. 

Ne var ki, ocak ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında sadeleştirme uygulamasından vazgeçildiği görüldü. Tüm dünyada ciddi bir oynaklık vardı, bu yüzden de Merkez Bankası tek bir faize dönmeyi uygun görmüyordu. Tek faiz uygulamasına geçildiğinde bu faizde sık sık değişiklik yapma ihtiyacı doğarsa her seferinde olağan toplantıların dışında toplantılarla karar almak gerekecekti.  

Oysa Merkez Bankası yüzde 7.50'lik haftalık repo faizi ve yüzde 10.75'lik gecelik borç verme faizini değiştirmeden piyasayı bu iki oranın ortasında bir yerde fonlayabiliyor ve bu ortalama fonlama maliyetini de gün be gün değişik oluşturabiliyordu. Ortalama fonlama maliyeti de zaten uzun süredir yüzde 9 dolayında seyrediyordu. 

Bugün de değişiklik beklenmiyor 

Merkez Bankası'nın bugünkü Para Politikası Kurulu toplantısında da faizde bir değişikliğe gideceği beklenmiyor. Biraz önce de belirttik; yüzde 9 dolayındaki fonlama maliyeti zaten her gün için fonlamanın miktarıyla oynanmak suretiyle değişik belirlenebiliyor. Dolayısıyla yüzde 7.50 ile yüzde 10.75'lik faizlerin biri ya da ikisiyle birden oynayarak bandı daraltmanın da hiçbir anlamı yok. Bu faizlerin biri veya ikisiyle oynayarak bandı genişletmek de hiç gerekli görünmüyor.

Yani Merkez Bankası'nın fonlama maliyetini aşağı çekebilme ya da daha yukarıda oluşturma konusunda eli güçlü. Böyle olunca da, yüzde 7.50 de, yüzde 10.75 de aslında ikincil oranlar olarak kalıyor.

Uluslararası koşullar  

Hem uluslararası koşullar da Merkez Bankası'nın faiz konusunda radikal bir adım atmasına engel oluşturacak biçimde seyrediyor. FED'in faiz artırımının etkisine ilişkin kaygılar büyük ölçüde dağılmış gibi görünüyor. Kaldı ki faiz artırımının devamının başlangıçta açıklanan takvime paralel bir şekilde gelip gelmeyeceği ve hangi düzeye kadar çıkılacağı da tartışmalı. 

Öte yandan gelişmiş ülkelerin merkez bankaları birer ikişer negatif faize geçiyor. Gelişmiş ülkelerde ekonomileri canlandırma isteği ön planda. Ama bizim durumumuz çok farklı. "Gelişmiş ülkeler negatif faize geçiyor, biz de faizi hiç olmazsa indirelim" diyebilecek durumda değiliz. Bunu söyleyebilmek için, bizim de negatif faize yönelen ülkeler düzeyinde bir enflasyona sahip olmamız gerektiği ortada. İşte bizi o ülkelerden ayıran temel fark da bu zaten.

Onlar enflasyonsuz ya da çok düşük enflasyonla yıllar geçirdikten sonra "Aman tüketim olsun, aman üretim olsun, ekonomi canlansın" diye negatif faizi tercih edebiliyorlar. Ama bizde Merkez Bankası, hala kredi artış hızını frenlemeye çalışıyor, tüketimin çok artmaması için uğraş veriyor. Çünkü daha yılın ilk aylarında, yüzde 7.5 olarak öngördüğümüz yıllık enflasyonun en iyi ihtimalle yüzde 9'a doğru yol alacağını görmüş durumdayız.

cats3-001.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar