Faiz niye mi düşmüyor, işte yanıtı!
Piyasada miktarı belli bir ürün var. İster domates, ister para... Bu ürüne belli bir miktarda talep olduğu da bilinen bir gerçek... Küçük dalgalanmalarla genellikle yatay seyreden talep birden artmaya başlarsa ne olur...
Domatesin fiyatı tırmanışa geçer, füze gibi bir yükselme yaşanır. Aynı durum para için de faizde kendini gösterir. Bu, ekonominin en temel kurallarından arz-talep kuralının değişmez sonucudur.
İyi de son aylarda faizin artması sonucunu doğuran para talebi nereden geliyor?
Vatandaş ev, araba, beyaz eşya, mobilya almak, dünya seyahatine çıkmak için elde avuçta ne varsa toplamış ve kalan eksiğini tamamlamak için de kredi kullanmak üzere bankalara mı hücum etmiş; hayır.
İşadamları, işlerini büyütmek, yeni yeni tesisler kurmak amacıyla kredi kullanmak için kuyruğa mı girmiş, bir ölçüde evet. Ama işadamlarının talebi de toplam talebi açıklamaktan uzak.
Öyleyse bu yoğun para talebi nereden gelmiş... Nereden olacak kamudan, Hazine'den...
Doğru ya da yanlış, bu bir tercih
Hazine'nin piyasadan böylesine yoğun bir şekilde para talep etmesinin nedeni de ortada. Bütçede verilen açık. Bütçe geçen yılın ilk yedi ayında 1.3 milyar lira fazla vermişken, bu yılın aynı dönemi 24.3 milyar lira açıkla kapandı.
Hazine ne yapsın! Bütçe fazla verdi de Hazine keyfine mi borçlandı!
Maliye de durup dururken açık vermedi, açık vermeyi tercih etmedi tabii ki. Bu bir hükümet politikası. Piyasada işlerin canlandırılması tercih edildi, bunun için de piyasaya bir şekilde para pompalanması gerekiyordu.
Hükümetin bu tercihi için de kestirip atmak ve "Yanlıştır" demek, kolaycılığa kaçmak olur. Her ekonomik kararın bir "yan etkisi" vardır. Nasıl bir dönem krediler kısıldığında ekonomi boğazı sıkılmış gibi olmuşsa, şimdi de tersi yapılıyor. Ama bu kez de yan etki kendini artan borçlanma ve artan borç stoku olarak gösteriyor. Zaman içinde göreceğimiz enflasyon da pusuda bizi bekliyor.
İşte bu şekilde artan bütçe açığı borçlanmayı gerekli kıldı, artan borçlanma da yüksek faiz uygulamayı...
En büyük ve en güvenilir borçlanıcı konumundaki Hazine yüksek faiz uygulayınca bankaların Hazine'den daha düşük faiz vermesi mümkün olabilir miydi? Olamazdı ve olamadı da nitekim.
Dolayısıyla "yana döne" faizi artıran "suçluyu" arayacağımıza, devletin resmi verilerine göz atmakta yarar var.
Borç çevirme oranında rekor
Hazine'nin anapara ve faizden oluşan iç borç ödemesiyle borçlanmasının kıyaslanmasıyla bulunan ödeme/borçlanma ya da teknik tanımıyla borç çevirme oranı bu yıl şimdiye kadar görülmedik ölçülere tırmanmış bulunuyor.
Söz konusu oran, 2003 yılından bu yana yalnızca küresel kriz yılı olan 2009'da yüzde 100 sınırını aşarak yüzde 103.5 olmuştu.
Oysa bu yılın ilk yedi aylık gerçekleşmesinde yüzde 119.4'lük bir orana çıkıldı. Hazine ocak-temmuz döneminde 65.4 milyar lira ödemeye karşılık 78.1 milyar lira borçlandı.
Bu yıl içinde bazı aylarda çok yüksek oranlarla karşılaşıldı. Temmuz ayındaki iç borç çevirme oranı yüzde 144'ü aştı. Nisandaki oran yüzde 173'e ulaşmıştı ama kabul etmek gerekir ki söz konusu aydaki ödeme ve borçlanma tutarları ihmal edilebilecek düzeyde düşüktü.
İç borç stoku da rekor kırdı
Borçlanma böylesine artarken doğal olarak iç borç stoku da hızlı bir artışla rekor düzeye çıktı.
Merkezi yönetim borç stoku temmuz ayında 504.6 milyar liraya yükseldi. Stok, geçen yılın sonunda 468.6 milyar lira düzeyinde bulunuyordu.
Toplam iç borç stoku ise temmuz ayı itibariyle 550.4 milyar lira düzeyinde. Söz konusu stok, geçen yıl sonunda 496.8 milyar lira olarak gerçekleşmişti.