Faiz kararları
Merkez Bankalarının faiz kararları tüm piyasalar tarafından yakından takip ediliyor. Küresel fon hareketlerinin yönünden, şirketlerin büyüme stratejilerine ve varlık fiyatlamalarına kadar çok sayıda finansal gösterge, MB’lerin faiz kararlarına odaklanmış durumda.
Esasen 2024 yılının MB’lerin faiz kararında zor bir yıl olduğunu düşünüyorum. İki ileri bir geri hareket eden makro göstergeler, ister istemez bu kararların kuvvetli belirsizlik altında alınmalarına yol açıyor. Jeopolitik risklerin şekil değiştiriyor olması ve küresel ticaret savaşlarının yeniden sahnede yer alma olasılığı, 2025 yılının da zorlu bir yıl olacağına ilişkin işaretler taşıyor.
En başta Fed takip ediliyor
Şüphesiz piyasalar öncelikli olarak FED’in yönünü takip ediyor. FED’in faiz indirim kararı gelişmekte olan ülkeler, altın, kripto para ve hisse senetleri piyasaları açısından hayati önem taşıyor. FED’in faiz kararının yönünün tahmininde, aylık bazda açıklanan temel kişisel tüketim harcamaları endeksi (PCE), enflasyon, tarım dışı istihdam ve PMI verileri öncü kabul ediliyor. FED faiz kararında tek bir veriye değil, çokça verinin son açıklanan rakamından da ziyade, ana eğilime göre hareket kabiliyetini analiz ederek karar mekanizmasını çalıştırıyor.
FED kasım ayında tam da beklendiği gibi 25 baz puanlık bir faiz indirimine gitti. Öte yandan FED tarafından yapılan açıklamalara paralel de son birkaç gündür FED’in kademeli güvercin mi yoksa yeniden şahin mi olacağının belirsizliğini de tartışmaya başladık. FED açıklamalarında satır arası notlar, enflasyon ve istihdamda kontrolün sağlandığının altını çizse de, ocak itibarıyla koltuğa oturacak olan Trump’ın enflasyonist politikaları 2025 için FED’in faiz indiriminde daha tutumlu davranacağına yönelik işaretler taşıyor.
Dezenflasyon politikası büyüme verilerini bozdu
İşe kendi boyutumuz açısından yaklaşırsak, bizde de şirketlerimizin finansa erişim zorluğu MB üzerinde ‘artık faiz indirimine git’ baskısını kuvvetlendiriyor. Geçtiğimiz birkaç gün MB’nin faiz kararında en son PPK notu ile kendi verdiği güvercin sinyaline ne kadar bağlı kalacağına yönelik de önemli veriler açıklandı. Büyüme verisi, üçüncü çeyrek için yüzde 2.1’e işaret etmekte. Yılın ilk üç çeyreği için ise büyüme yüzde 3.2 olarak açıklandı. Bu veri, Türkiye ekonomisinde son iki çeyrektir yüzde 0.2’lik küçülmeye işaret ederken, piyasada ister istemez teknik resesyon söylemleri tartışması da başlamış oldu. Dezenflasyon politikasının bir sonucu olarak sınırlı büyüme gerçekleşmesi zaten beklenmeliydi. Fakat asıl çarpıcı olan, her zaman dillendirdiğimiz sanayi sektörünün yüzde 2.2’lik küçülmesine karşın inşaat sektörünün yüzde 9.2’lik büyümesinin yarattığı risk.
Salı günü enflasyon rakamlarını da aldık. Kasım ayı enflasyonu yüzde 2.24 olarak açıklandı. Son iki aylık veri sırasıyla eylülde yüzde 2.97 ve ekimde 2.88 olarak duyurulmuştu. Son veri beklentilerin üzerinde gelince, piyasada yorumlar Aralık ayı faiz indirimi yapar’cılar ve pas geçer’ciler şeklinde adeta ikiye bölünmüş durumda. Esasen MB en son toplantı notunda dezenflasyon politikasının enflasyonda gerilemeye işaret ettiğini ve kendi üzerine düşeni yaptığının altını çizmiş, topu maliye politikası tarafına atmıştı. Son PPK’dan bu yana da piyasada aralık ayında sınırlı da olsa, bir faiz indirimi geleceği beklentisi ve talebi oldukça kuvvetli.
Burada MB’nin 2 senaryosu olabilir. İlkinde yüzde 2 düzeyinde açıklanacak aylık TÜFE’ye ulaştığında faizlerde indirime gideceği yönündeki söylemini koruyarak ayrıca ücret zamlarını da beklemek adına, aralık ayını pas geçebilir. İkinci senaryo, piyasaya tam da yılı kapatırken olumlu sinyal vermek için beklenti dahilinde sınırlı bir faiz indirimi hediyesi sunabilir. Zaten son PPK notu ile de piyasa tepkisini test etmiş olan MB’nin bu ikinci senaryoyu uygulamasının daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Olması gereken bu olduğu için değil ama beklenti yönetimi açısından bunun gerektiğini düşüneceği için.