Faiz kararı ötelenirken

Prof. Dr. Dilek LEBLEBİCİ TEKER
Prof. Dr. Dilek LEBLEBİCİ TEKER [email protected]

 

Türkiye henüz istenen düzeye çekileme­yen enflasyonun yanına yüksek faiz or­tamını da koyarak yola devam ediyor. Geç­tiğimiz günlerde önce Eylül ayı enflasyonu açıklandı, arkasından TCMB faizde deği­şikliğe gitmeme kararı aldı – aynen beklen­diği gibi. Önce enflasyona ilişkin birkaç karşılaştırma yapmak iyi olabilir.

Küresel karşılaştırmalarda enflasyonda negatif ayrışıyoruz

Trading Economics verilerine göre, enf­lasyon oranı en yüksek seyreden ülkeler karşılaştırmasında yüzde 209 ile Arjan­tin başı çekiyor. Bunu yüzde 120 ile Suriye, yüzde 107 ile Günay Sudan, yüzde 60 ile Fi­listin ve yüzde 57.5 ile Zimbabwe takip edi­yor.

En yüksek enflasyonlu ülkeler dünya sıralamasında Türkiye ise yüzde 49.38 ile Zimbabwe’den sonra altıncı sırada yer alı­yor. G-20 karşılaştırmasında ise en yüksek enflasyon ortamında ilk sırada yine Arjan­tin yer alırken, Türkiye ikinci sırada gözle­niyor. Türkiye’yi yüzde 8.6 ile Rusya takip ediyor. Avrupa coğrafyasında ise Türkiye en yüksek enflasyonda ilk sırada. Bizi savaş ortamı devam eden Rusya ve Ukrayna ta­kip ediyor. Her ikisinde de en son açıklanan enflasyon verisi yüzde 8.6’lara işaret ediyor. Fark büyük.

AB’de enflasyon ortalaması yüzde 2.1 olurken, ABD’de en son veri yüzde 2.4’e işaret ediyor. Dolayısıyla Avrupa Mer­kez Bankası ile Fed açısından faiz indirimi­ne gitmek için haklı bir dönem oluştuğu ve­riye de yansımış durumda. Hane halkının yaşam kalitesini ortaya koyan gıda enflas­yonunda ise sıralamamız yukarıda verdik­lerime paralel seyretmekte. Özetle fark­lı coğrafyalar açısından da incelendiğinde, enflasyonun ortamında Türkiye’nin negatif ayrıştığı verilere de yansımış durumda.

Güvercin politikalar için zaman var

MB’nin güvercin tarafta konumlanma­ya başlaması için aylık yüzde 1.5 civarı bir hedefi olduğunu biliyoruz. En son açıkla­nan enflasyon verisi yüzde 2.97 ile bu he­defte önemli bir sapmaya işaret ediyor. El­bette eylül ayı enflasyonu özellikle eğitim harcamalarındaki artış nedenli yüksek ge­lebilir fakat bu büyük sapmayı yine de sa­dece bununla açıklamak zor.

İşte tüm bu başlıkları da topladığımızda MB geçtiğimiz hafta faizde bir değişikliğe gitmeyerek yüz­de 50’yi koruma kararı aldı. Sürpriz olmadı, son açıklanan enflasyon buna işaret etmiş­ti. Esasen enflasyonu kontrol altına alabil­mek için sıkı para politikası tek başına işe yaramıyor. Yarasaydı bunun etkisini biraz daha hızlı görebilmemiz gerekirdi.

Bana gö­re hane halkının ekonomiye ve fiyat istikra­rına duymuş olduğu güvensizlik, ister iste­mez talep tarafında istenen sonucu vermi­yor. Bu güvensizliği de şüphesiz belirsizlik besliyor. MB’nin faizleri sabit tutma kararı ile Türkiye’de yüksek faiz ortamına devam denildi. Esasen bu ortama zemin hazırla­yan da uzunca süre küresel piyasaların ak­sine sürdürülen düşük faiz ortamıydı. Kü­resel veriler, 2022 yılının geneli hatta daha da öncesi için diğer Merkez Bankaları açı­sından faiz artışlarının başladığını bize gös­teriyor.

Türkiye ise bu dönemi faizlerde in­dirime giderek ya da bekleyerek karşıladı. İşte bu koşullar zaten pandeminin etkisi ile değişen tüketim alışkanlıkları ve aynı za­manda maliyet enflasyonu ile beraber olu­şan fiyat istikrarsızlığı etkisini bizde daha da perçinlemiş oldu. Üzerine de değer kay­beden TL faktörü yüklendiğinde, enflasyon tarafında kontrolden çıktık adeta. Yılın son çeyreğinde enflasyonda bir toparlanma eği­limi görmeye devam edeceğiz elbette ancak bu yeni veriler de MB’nin faiz kararı için yeterli kabul edilmeyecektir.

Pozitif reel getiriye geçerken…

Türkiye’de piyasalara yabancı ilgisinin de sınırlı kaldığını MKK verileri ortaya koy­makta. Türkiye uzunca bir süredir negatif reel getiriden pozitif tarafa daha çok yeni geçmiş oldu. Tek neden bu olmamakla be­raber, portföy yatırımları için bu koşulun da bir gösterge olduğunun altını çizmek gere­kir.

Yavaş da olsa gerileyecek olan enflasyo­na paralel yeni yakalanmış olan pozitif reel ortamın henüz koşullar oluşmadan yapıla­cak bir faiz indirimi ile ortadan kaldırılması da yine piyasalar açısından bir risk oluştura­bilir. Son çeyrek bitmeden MB’ye bir faiz in­dirim baskısı gelecektir. Ancak yaşayarak da öğrendik ki zamansız politikaları düzeltmek daha keskin kararlara ihtiyaç doğuruyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump 2.0 etkileri 13 Kasım 2024
Faiz, Trump ve Bitcoin 06 Kasım 2024
TÜİK, OVP ve vatandaş 10 Eylül 2024
Dezenflasyon mu? 10 Temmuz 2024