Faiz düşüşleri nihayetinde bir canlanma yaratabilir mi!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

 

 

Piyasa beklentilerinin çok altında gelen Kasım ayı enflasyonu sonrasında Merkez Bankası'nın bu ay gerek politika faizinde, gerekse de borç alma faizinde en az 25 paz puanlık bir indirim yapmasına kesin gözüyle bakılıyor. Esasen, her ne kadar enflasyon "piyasa" beklentilerinin altında geldiyse de, MB'nın kendi tahminlerinin çok da altında geldiğini söylemek mümkün değil doğrusu. Daha geçen ayki faiz kararı metninde MB "işlenmemiş gıda fiyatlarındaki olumlu seyrin etkisiyle yılsonunda enflasyonun Ekim Enflasyon Raporu tahminine (%7.4) göre daha düşük bir seviyede gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü" belirtmişti. Nitekim, sonuçta da gerçekten Kasım'da enflasyonun düşük kalmasında gıda fiyatlarının %0.12 oranında gerilemiş olması özellikle etkili oldu. Halbuki, 2010 yılı dışında 2003 yılından beri Kasım aylarında gıda fiyatları ortalamada %2'nin üzerinde artış göstermişti. (2010'da ise Kasım'dan önceki 3 ayda gıda fiyat artışı %13.5 gibi çok yüksek bir oranda gerçekleşmişti.)

Bu ay enflasyonun düşüşünde etkili olan diğer bir unsur ise ay içinde "zamanlaması çok dikkatlice yapılan" akaryakıt fiyatları değişiklikleri oldu. Ayda 2 kez veri alınan akaryakıt fiyatlarındaki düzenlemeler tam "doğru" günlere denk getirilerek, bu ay pompa fiyatlarının istatistiki olarak %4 civarında düşmüş gözükmesi sağlandı. (Neticede de, benzin-mazot fiyatlarının birincil ve en çok etki yaptığı harcama grubu olan "ulaştırma" fiyatları da bu ay %1'e yakın bir oranda gerilemiş oldu.)
Kaç zamandır iddia ettiğim gibi, MB'nın faizleri düşürme arzusunun arkasındaki ana neden ekonomide istenen ivmenin bir türlü yakalanamamış olması. Bu bağlamda, tabii ki, manşet enflasyonda meydana gelecek olan düşüşler, MB'nın faizi daha da düşürme konusunda eline güçlendirmekte. Peki, MB'nın 4 aydan beri ortalama fonlama faizlerini (buna efektif politika faizi diyebiliriz sanırım) %7'nin altına, son 2 aydır da %6'nın altına düşürmüş olmasına karşın, neden ekonomide henüz bir canlanma emaresi görülmüyor? Bir kaç neden sıralayabiliriz:
1- Kredi faiz oranları son derece yavaş gerilemekte. (2011 başlarında %2'ye kadar gerilemiş politika faizi ve ticari kredi faizi arasındaki marj halen %6 civarında.)
2- Bu sene TL'deki göreceli değer kaybına rağmen, ihracat artışı çizildiği kadar iyi değil. Altın ödemelerini bir kenara koyarsak, ilk 11 aydaki artış sadece %4.
3- Gerek tüketici, gerekse de reel kesim güven endeksleri istikrarlı bir şekilde (!) gerilemeye devam ediyor.
4- Özel sektör yatırım harcamalarında, deyim yerindeyse, tık yok. (Yatırım malları ithalat hacmi 2007 yılının bile gerisinde.)
5- Özellikle KOBİ'lerin nabzını tutan karşılıksız çek oranlarındaki artış devam etmekte. Nisan 2011'de %2'ye kadar gerilemiş olan bu oran, bu sene kademeli bir şekilde artarak ve özellikle son ay (Ekim) sıçrama yaparak %5.5'e yükselmiş durumda.

Bu sene ekonomimizin, bazılarına göre bilinçli, bazılarına göre ise kontrol dışı nedenlerle soğuması sonucunda  %3'ün altında bir büyüme hızına gerilemiş olması cari açık oranımızı da %6.5'in altına çekecek. Önümüzdeki sene ise, faiz düşüşlerinin sağlayacağı iç tüketimdeki ivmelenme ile ekonominin %5 civarında bir büyüme hızına tırmanması mümkün. Ancak, bu büyümede dış ticaretin nette pozitif etki yapma ihtimali (gelişmiş ülkelerde süregelen durgunluk dikkate alındığında) çok düşük. Bu durumda, cari açığın yeniden %8 ve üzerine çıkması da kaçınılmaz gözükmekte. Böyle bir dengenin uzun vadede "sürdürülemez" olduğu ise çok açık.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019