Faiz dışında çok risk var
USD/TL bir sene önce rekor seviyeye çıkmış, TCMB faizleri artırmak zorunda kalmıştı. Bu hafta kur 2.50 oldu. Yükselişin devam edeceğine dair tahminler çoğalıyor. Böyle bir ortamda Merkez nasıl agresif faiz indirimi yapabilir? Siyasetçiler ekonomi bürokratlarıyla konuşmalarını kapalı kapılar ardında gerçekleştirebilirler. Kendi kendimize sorun yaratıyoruz. Yabancı yatırımcıların Türk piyasalarına yönelik algısı giderek bozuluyor. 23 Ocak’ta USD/TL 2.32 seviyesinde; EUR/USD 1.11 ile 11 yılın en düşüğündeymiş. EUR/USD bugün 1.13’ün üzerindeyken, USD/TL 2.50 civarında. Sanayici kurun öngörülebilir olmasını ister. USD/TL’de 2.70, 2.80 tahminleri havada uçuşuyor. Faiz dışında farklı risk faktörleri de var. Fed faiz artırımı konusunda henüz net bir sinyal vermedi. Fed Başkanı Yellen, 24 Şubat tarihinde ABD Senatosu’nda ifade verecek. Fed’le ilgili kritik tarihlerden hemen önce PPK niçin toplanır, şeklindeki eleştirimi mütemadiyen dile getiriyorum. Bu sefer aynı gün olmuş. Bu da bir gelişmedir. Türkiye’de bir de seçim var ki bu risk henüz fiyatlara girmedi.
Geçen hafta yayımlanan ABD istihdam raporundan sonra, faiz artırımı beklentisi arttı. Fed’in 18 Mart’taki toplantısında ‘‘sabırlı’’ ifadesini kaldıracağı, bunun hazirandaki faiz artışının sinyali olacağı düşünülüyor. İstihdam raporundaki alt kalemlerden, saatlik ortalama kazançların yıllık bazda yüzde 2.2 yükselmesi önemlidir. ABD’de tüketici fiyatlarının yüzde 0.8 olduğu düşünülürse, tüketicilerin reel gelirlerinde belirgin bir artış olduğu ortadadır. Kuramsal çalışmalar ücretlerdeki artışla enflasyon arasında çok güçlü bir ilişki olmadığını söylese de, Fed ‘‘Ücretlerdeki artış enflasyona yansır’’ sloganını seviyor. Bu nedenle, reel ücretler arttıkça Fed’in faiz artırma olasılığı yükseliyor.
Amerika’nın büyüme döneminin tam olarak neresinde olduğunu söylemek güç. Ekonomi altı yıldır büyüyor. Ben ABD’nin büyüme döneminin sonlarında olduğunu düşünüyorum. Tabii bu, ‘‘Ekonomi bu yıl durgunluğa girecek’’ anlamına gelmiyor. Eğer ABD ekonomisi büyümenin son safhalarındaysa, faiz artırım sinyali kendi piyasalarını da vurabilir. Bu durumda, ikinci çeyrek bitmeden dünya piyasalarında sert bir düşüş hareketi yaşanabilir.
Fed ve seçim riskleri dışında, petroldeki hareket de ekonomimiz açısından önemlidir. Cari açık ve enflasyon gibi konulardaki iyimserliğin artmasına katkıda bulunan petrol fiyatı bu hafta 60 dolara dayandı. Son 19 günde yüzde 32’lik artış var. Yükselişe şüphe ile yaklaşıyorum. Merkez bankalarının likidite operasyonlarının büyümeyi pozitif etkileyeceği, bunun da petrol talebini artıracağı konuşuluyor. Diğer taraftan, ABD ve Kanada’daki aktif petrol kuyusu sayılarının son haftalarda düşüş göstermesi de fiyatı destekliyor. Petrol piyasasında büyük bir arz fazlası var. Kısa dönemde bu temizlenmez. O nedenle, aktif petrol kuyu sayısındaki azalmaların, temel senaryoyu yakın gelecekte değiştirmesi zordur. Önemli bir nokta daha var. Petrol kuyusu sayısının düşmeye başlamasının ana nedeni fiyatın yerle bir olmasıydı. Petrol üreticileri ayı piyasasının sona erdiğini, en kötünün geride kaldığını düşünüyorlarsa, kuyuları kapatmak mantıklı mıdır? Bir ekleme daha yapalım. Enerji sektöründe çalışanlar kalifiyedir. Maaşlar yüksektir. Sektörde işten çıkarılanların sayısı son haftalarda giderek artıyor. Fiyat bundan sonra alıp başını gidecekse, şirketler nitelikli elemanlarını niçin kovsunlar? Grafiksel açıdan değerlendirirsek, brent petrolde 60 dolar bölgesi önemlidir. Bu bölgede yoğun satış emirleri var. Petrol fiyatındaki yükselişin istikrar kazanması, Türkiye’nin hesaplarını bozabilir. Yatırımcılar açısından zaten çok zor olan Türkiye denklemine, petrol umarım bir risk unsuru olarak girmez.