Faiz de artabilir, dolar da düşebilir
Türkiye gibi duygusal alt üst oluşların, durum değişikliklerinin fazlaca yaşandığı bir ülkede, Merkez Bankası finansal piyasalarda her daim varlığını hissettirmelidir. USD/TL'nin yüzde 32 yükseldiği Eylül 2016-Ocak 2017 döneminde TCMB topa pek girmedi. Bu tepkisizliği eleştirenler arasındaydım. Merkez devreye girdikten sonra dış faktörlerin de desteğiyle kur 3.38'e kadar geriledi. İki aydır yeni bir dalga yaşanıyor. Merkez bu spekülatif atağa yanıt verdi. Kurdaki yükseliş sürerse, faiz artırımı da gelir. TCMB yönetimi kazandığı kredibiliteyi kaybetmek istemez.
Merkez Bankası faizinin bu kadar tartışılması abesle iştigal etmektir. Faiz bir araçtır. Ekonomi politikasında akla uygun bir hedef koyulur. Bu gayeye göre faiz bir politika aracı olarak kullanılır. Mevcut ekonomi politikasının hedefi nedir? Amaç büyümeyi desteklemek mi? İşsizliği düşürmek mi? TL'yi güçlendirmek mi? Döviz açığı nedeniyle dış finansman çekmek mi? Hedefe göre faiz politikası değişir. Ekonomi Bakanı Zeybekçi, "Büyüme hızını artıracağız" diyor. Ekonomiyle ilgili bir bakan, "İşsizlik sorunu önceliğimiz" ifadesini kullanıyor. Mehmet Şimşek, ‘'Enflasyonu tek haneye düşürmek istiyoruz" yorumunu yapıyor. Cumhurbaşkanının ekonomi danışmanları ki kendi aralarında bile anlaşamıyorlar, "Merkez Bankası ekonomi politikasına uygun hareket etmelidir" diyorlar. Ekonomi politikasında bir fikir birliği olmadığı için, Merkez Bankasının faizi bir araç olarak değil, hedef olarak dile getiriliyor. Kafa karışıklığı burada başlıyor.
Enerji fiyatları ve dolarla ilgili olarak eylülde ve ekimde yazdığım yazılarda kritik dönemeçlerde olduğumuzu belirtmiştim. Spekülatörlerin dolar satış pozisyonlarının uç seviyelerde olduğunu, bu tip durumlarda dolarda geçmişte ani artışlar yaşandığını vurgulamıştım. Ocak-ağustos döneminde zayıf bir performans gösteren enerji sektörü hisselerinde, sadece eylüldeki artış yüzde 11 idi. Kaldı ki, hisselerdeki yükseliş petrol denkleminin eksik bileşeni taleple alakalıydı. Hisselerdeki hareketler, petrol fiyatı açısından öncü bir göstergedir. Bizdeki enflasyon ağırlıklı olarak maliyet kaynaklıdır. Dolardan ve enerji fiyatlarından ilginç sinyaller gelirken, biz "2018'in ilk çeyreğinde baz etkisi nedeniyle enflasyon nasıl olsa düşecek" diyerek rehavete kapıldık. Enflasyon tahminleri bugün yukarı yönlü revize ediliyor.
Enerji fiyatları ve dolarla ilgili bugünkü resme bakarsak, Türkiye için bir taraftan pozitif diğer taraftan negatif sinyal geliyor. Brent petrolün fiyatı bu hafta 28 ayın zirvesine çıktı. Enerji sektörü hisseleri de çok güçlü gözüküyor. Petroldeki vadeli işlemlerde spot yani nakit fiyat, gelecek ayların fiyatlarının çok üzerinde seyrediyor. Bu durum emtialarda genelde artan talebin göstergesidir. Başka bir ifadeyle, yatırımcılar petrole hemen sahip olmak istiyorlar. Bu güçlü bir yükseliş piyasasının sinyalidir. Hisselerden gelen dalganın petrolü pozitif etkileyeceğini düşünüyordum. Küresel ekonomiden de iyi sinyaller geliyordu. Ancak vadeli işlem piyasasındaki bu pozisyonlar bizim açımızdan can sıkıcıdır. Dolar endeksinin ağırlık merkezini oluşturan EUR/ USD'da, spekülatörlerin "dolar satış" pozisyonları 15 haftanın en düşüğüne geldi. Spekülatör grubu dolar satış pozisyonlarını 15 milyar dolar azalttı. Tabii bu süreçte dolar dünyada güçlendi. Buradaki aşırılığın törpülenmesi bizim için avantaj olabilir. Euro bölgesinden son günlerde güçlü ekonomik verilerin geldiğini de ekleyeyim. EUR/USD paritesinin, dolayısıyla dolar endeksinin sakinleşmesi, TL gibi para birimleri açısından avantaj olabilir. Önümüzdeki günlerde ekonomi dışındaki konuları iyi yönetmeliyiz.