Faiz baskısı
Sonunda Merkez Bankası piyasalarla hesaplaşma yolunu seçti. Hesabı da biraz yukarıdan kesti. Faiz oranlarını hiç beklenmeyen bir ölçekte yükseltti. Bu gün itibariyle piyasaların bu hamleye adeta karşı bir hamleyle tepki verdiğini düşündüren gelişmeler var. Döviz kurlarındaki asabiyetin yükselmesi karşısında epeyce direnen Merkez Bankası’nın faizi oldukça yüksek marjla yükseltmesine karşılık dövizdeki değişim ivmesinin hala yukarı yönlü olması bu izlenimi uyandırıyor.
Baştan beri, faiz yükseltilmesini gerektiren temel etkenin ekonomi dışı nedenlerden kaynaklandığını düşündüğüm için faiz önleminin sonuç almasının zor olduğunu düşünüyorum. Bir süredir döviz kurlarında güçlü bir yükselme ivmesi var. Bu kısmen FED in uluslar arası likiditeyi daraltma kararı ile tüm dünyada gözlenen bir eğilimin biz de tezahür etmesinden kaynaklanıyor. Ama döviz kurlarındaki yükselme ivmesinin önemli bir parçasının da içeride risk algısını besleyen siyasal gelişmeler olduğunu düşünüyorum. Bu iki neden de Merkez Bankasının faizleri yükselterek rahatça kontrol edebileceği, finansal fiyatlardaki eğilimleri gelişmeleri tersine çevirebileceği nedenler değil. Bu durumda içeride faizleri arttırmanın pek etkili olmayacağı tezi doğru bir yaklaşım gibi görünüyor.
Bu düşüncemi bir çok kez paylaştım. Bu gün de aynısını düşünüyorum. Son iki gündür ortaya çıkan görüntü faizin yükseltilmesine rağmen döviz kurundaki yükselme ivmesinin ters yöne çevrilemediğini gösteriyor. Bunu haklı çıktım demek için söylemiyorum. Yolun ne kadar çetrefil bir yol olduğuna, tek bir önlemle işin üstesinden gelmenin zor olacağına vurgu yapmak için söylüyorum.
***
Öne sürdüğüm tezin faizi tamamen dışladığını düşünmek yanlış olur. Tersine, bizim gibi ısınmaya yatkın ekonomilerde, iktisat politikalarının en etkili araçlarından birisi olarak düşünürüm faiz politikasının. Dahası, son dönemde ortaya çıkan bazı gelişmeler faiz önleminin iş yapabileceğini de gösteriyor. Mayıs 2013 sonrasında yaşanan gelişmeler Türkiye ekonomisinin, özellikle benzerlerinden, ciddi ölçüde ayrıştığını gösteriyor. Sürecin başlangıç noktasına FED’in likidite genişlemesini önce yavaşlatıp, ardından bütünüyle azaltma kararını koymak gerekiyor. Mayıs ayında bu yönde yapılan ilk açıklamanın ardından hemen bütün gelişmekte olan ülkelerde benzer gelişmeler olmaya başladı.
Önce ülkelere yönelen uluslar arası sermaye hareketlerinin yavaşlayacağı beklentisi doğdu. Ardından bu beklentiyi doğrulayacak biçimde sermaye girişleri azalmaya, sermaye çıkışları güçlenmeye başladı. Bütün bunlar döviz kurlarını istikrarsızlaştırdı. Kur hareketleri ısrarlı biçimde yukarı yönlü oldu. Bütün bunları biz de yaşadık. Ama, gerçekleşme sonrası (ex post) veriler kurlardaki yükselmenin bizde daha büyük marjlı olduğunu gösteriyor. Bu arada ekonomide ülke riskini yansıttığı düşünülen CDS primleri bizde öteki ülkelerin neredeyse iki katına ulaşan oranda yükseldi. Bu arada, hemen bütün gelişmekte olan ülkelerde referans faizleri hızla yükseldi. Bizim faiz oranındaki yükselme yine en büyük marjda oldu.
Bütün bunlar her yerde bir şeyler olurken bizde daha fazlasının olduğunu gösteriyor. Ayrıştık derken bunu kastediyorum.
***
Bu gelişmelerin para otoritesinin faiz silahını kullanması için uygun bir ortam yarattığı söylenebilir. Faiz yükselmesi, bütün bu gelişmeleri ters çevirmese de, en azından finansal fiyatlarda ortaya çıkan hareketlerin hızını kesip, ayrışma görüntüsünü dengeleyebilir. Mevcut koşullarda bu önemlidir. Zira ayrışma görüntüsü risk algını pekiştirir, zaten hareket halinde olan kur ve faiz üzerindeki baskıyı daha da arttırır. Bu hareketler yavaşlatılıp, kontrol altına alınmazsa başa çıkılması iyice güç bir dinamik çıkar ortaya.
Bu açıdan bakınca bizim Merkez Bankasının geç kaldığını söylemek yanlış olmaz. Son PPK toplantısında Bankanın fazlasıyla mahcup davranıp, yarım yamalak bir faiz yükseltmesi yaptığını ve bunun pek bir işe yaramadığını biliyoruz. Üstelik bu girişimin piyasa beklentilerini hem yükseltip hem de bunu tatmin etmediğini, dolayısıyla Banka üzerindeki piyasa baskısını daha da güçlendirdiğini söylemek mümkün.
Gecikmenin Merkez Bankası’nı beklentisi ve baskısı iyice artmış bir piyasa ortamında faizi yükseltmek zorunda bıraktığını düşünüyorum. Bu gün ortaya çıkan etkili olamama görüntüsünün önemli bir nedeni Merkez Bankasının faiz konusunda ürkek ve kararsız davranıp, gecikmiş olmasıdır.