Faiz artırımlarının sonuna gelindi, artık etkileri gözleme zamanı…
Kasım ayında 500 baz puan artırım hızını 250 baz puan düşürerek parasal sıkılaştırma adımlarını en kısa zamanda tamamlamayacağını bildiren TCMB yılın ilk toplantısında politika faizini beklentiler doğrultusunda 250 baz puan artırarak %45 seviyesine yükseltti ve parasal sıkılaşma adımlarının sonlandığına işaret etti. Böylece Mayıs seçimlerine %8,5 faiz ile giren TCMB faiz arttırım döngüsünü35,5 puan artışla %45 seviyesinde şimdilik tamamlamış oldu.
Karar metninde dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığı ve bu düzeyin gerektiği müddetçe sürdürüleceği mesajını veren TCMB, politika faizinin mevcut seviyesinin aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sürdürüleceğini belirtti. TCMB enflasyon görünümü üzerinde belirgin ve kalıcı riskler oluşması durumunda ise parasal sıkılığın gözden geçirileceğini ifade etti.
Banka, faiz kararlarının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleme amacıyla, kullandığı sterilizasyon araçlarının çeşitliliğini artırarak miktarsal sıkılaştırmaya devam edeceğini belirtti ve hemen arkasından zorunlu karşılıklarla ilgili değişiklikler geldi.
Karar metninin satır aralarına bakıldığında, bankanın enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri kontrol altına alınana kadar sıkı duruşunu ve mevcut faiz düzeyini koruyacağını anlıyoruz.
Faiz kararının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini desteklemek amacıyla banka, başta depo alım ihaleleri olmak üzere sterilizasyon araçlarının çeşitliliğini artırarak miktarsal sıkılaştırmaya devam edileceği de çıkan sonuçlardan biri.
Faiz artırım sürecinin sonuna gelinmiş olması bu noktada Borsa İstanbul’da sınai şirketlerine belli ölçüde nefes aldırarak uzun zamandır banka lehine açılan Sınai banka endeksi makasının da belli ölçüde kapanmasını beraberinde getirebilir.
Ancak reel ekonomi ve sanayi şirketleri açısından işler bir süre daha zorlu gitmeye devam edecek. Seçim sonrası enflasyonla mücadeleyi öncelikleyen yeni politika setinin yarattığı ekonomik tablo etkileriyle birlikte yan etkilerini de hissettirmeye başladı.
%8,5 düzeyinde TCMB politika faizi bu süreçte %45 seviyesine yükselirken ekonomide yeni bir dengelenme süreci yaşanıyor. İç talebi bastırmaya yönelik atılan adımlar sürerken diğer taraftan, özellikle ihracata yönelik üretimi artırıma çabasının öne çıktığı bu süreçte bir yandan da yüksek faizin şirketleri ve yatırımcı tercihlerini yönlendirmeye başladığını görüyoruz.
TCMB verilerine göre, ortalama ticari kredi faizi yüzde 55’ler ile 2002’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Bireysel kredi faizlerinde de ortalama yüzde 65 seviyesindeki seyir devam ediyor. Ortalama mevduat faizleri de %50 düzeylerinde. Gelinen bu faiz seviyeleri ve önümüzdeki birkaç çeyrek boyunca ekonomide kaçınılmaz görünen yavaşlama süreci yatırımcı tercihlerinde ister istemez bir dönüşüme neden olmuş durumda.
BIST cephesinde 6,5 düzeyindeki FK oranı (2024 kar beklentilerine göre bu oran 5 düzeyinde) temel anlamda hala ciddi bir iskontoya işaret ediyor olsa da %50’lere dayanmış olan sabit getirili enstrümanların portföylerdeki ağırlığı artıyor.
Hissede kalmaya devam eden yatırımcılarda büyüme ve faiz duyarlılığı yüksek olan otomotiv, beyaz eşya, cam, demir-çelik gibi sektörlerden; talep esnekliği düşük, büyüme duyarlılığı zayıf, defansif ve kendi hikayesi olan, iletişim, gıda ve gıda perakendeciliği, enerji dağıtım, sigorta ve havacılık gibi sektörlere yöneliyor.
Bu kapsamda yatırımcıların şirket seçimlerinde içinde bulunduğumuz mevcut döngüye karşın faaliyet alanı ve operasyonel yapısı ile olası ekonomik durgunluktan etkilenmeyecek, güçlü nakit akışı ve nakit pozisyonu, ağırlıklı döviz geliri yaratabilen mali yapısı ile yeni yatırımlarında veya borç ödemelerinde finansman sorunu yaşamayacak şirketlere odaklanmalarının önem arz edeceğini düşünüyoruz.