F-16
Türkiye’nin S-400 alımı sonrası yaşadığı F-35 krizi, zamanla F-16 alımına engel olunmasına kadar geldi. Amerika ile olan ikili ilişkilerimizde gerek Suriye, gerek Doğu Akdeniz, gerek Yunanistan olmak üzere son yıllarda birçok konu hep ters gitti. Daha da mühimi her dış politika meselesinde iki ülke hep menfaat çatışması içerisine girdi. Soğuk Savaş’ın bitimiyle ortak düşmanın ortadan kalkması iki ülkeyi neredeyse 30 senedir dibe doğru itti.
Son dönemde yaşanan en önemli konu, F-16 talebimizin ABD yönetimince her daim Kongre bahane edilerek ötelenmesi oldu. Şunu net olarak belirtmeliyim ki, bu satışta temel karar alıcı yönetim, Kongre değil.
Nitekim ABD’de birçok think-thank, Kongre üyesi ve uzman bu satış olacaksa bile, satışın Türkiye’deki seçim sonrası yapılması konusunda ısrarcı. Haziran’dan önce olacak bir satışın, seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini güçlendireceğini sesli şekilde ifade ediyorlar. Hatta bu hafta ABD’de farklı dönemlerde, önemli pozisyonlarda görev almış olan John Bolton’un yayınlanan makalesi açıkça, “Türkiye NATO’dan çıkarılsın”a vardı. Böyle bir madde olmamasına karşın makalesinde, gerekirse uluslararası hukuku kullanmak gerektiğini ifade ediyor. Kısacası ABD’deki Türkiye karşıtı sesler, haziran ayındaki seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini güçlendirecek her etkeni bertaraf etme derdinde.
Tüm bunlara karşı, Türkiye’nin elinde de önemli bir koz var.
Biden yönetimi, haziran ayındaki NATO toplantısında İsveç’i üye olarak görmek istiyor. Bunun için söz bile verdi. Nitekim, aralık itibariyle İsveç’teki yeni yönetim, ta ki geçen haftalara kadar iadeler dahil bazı olumlu girişimlere imza atmıştı. Fakat, FETÖ üyesi bir teröristin iade edilmemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapılan protesto adı altındaki, hakaret ve terör eylemi soruşturmaya bile gerek kalmadan, savcılık tarafından kapatıldı. Üstüne İsveç’teki yerel bir medyanın verdiği haberde, İsveç’teki bankalarda, PKK bağlantılı hesapların olduğu ve hala kapatılmayan terör bağlantılı hesapların ortaya çıkması tüm bu gelişmelerin üstüne tuz biber ekti.
Bu süreçte, Türkiye’nin tavrı net. İsveç’in NATO üyeliğine “Hayır” diyeceğiz.
Türkiye de net olarak bir şeyin farkında; İsveç her türlü sözü verse de bazı eylemlere geçse de üyelik sonrası her şey değişecek.
Ancak.
Bu süreç Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde eline bir koz verdi. Hem de çok büyük bir koz.
F-16 kozu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD ziyareti sonrası resim daha da netleşecek. Muhtemelen ABD yönetimi, Kongre’ye sunacağı Türkiye’ye F-16 satışı talebini, Yunanistan’a F-35 satışı talebiyle eş zamanlı iletecek. Eş zamanlı sunulacak teklifle birlikte, Biden lobi çalışması yürütür ve sihirli kelime olan ABD’nin ulusal menfaatleri için sözünü kullanırsa, haziran öncesi satış gerçekleşebilir.
Ancak, açık ve net olan bir şey var ki, haziran sonrası ikili ilişkilerde iktidarda kim olursa olsun, milli bir duruş sergileyen hiçbir hükümetle ABD uzun vadede ilişkilerini iyi tutmaz-tutamaz. Terör meselesi, Doğu Akdeniz meselesi Türkiye için hayat-memat meselesidir. ABD, PYD-YPG’ye olan bakışını değiştirmeden, ilişkiler düzelmiş gibi görünse de hiçbir şey gerçekten düzelmez.