Ezberi bozan görüş ve öneriler...

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]


 

TOSYÖV Mali Genel Kurulu toplantısına davet etme amacıyla TOSYÖV Başkanı Rahmi Aktepe, Başkan Yardımcısı Osman Deveci ve önceki Başkan Yalçın Sönmez ile birlikte Bilim,Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu'nu ziyarete gitmiştik.

Davut Hoca, akademisyen kökenli Türkiye'nin ilk Bakan Yardımcısı, Yalova Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi iken bu göreve atanmış.

Bakan yardımcılığı; ülkemizde 2011 yılında 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 3046 sayılı Kanun'a eklenen 21/A maddesiyle yeni oluşturulan bir makam.

Bakan yardımcılığı bir "istisnai memuriyet" olarak değerlendirildiğinden atanmaları için kanunda öngörülmüş bir öğrenim, kıdem, liyakat vs. bir şart aranmamakta ve üçlü kararname ile ataması yapılmakta.

Bakan yardımcısı; bakanlık hiyerarşisinde, bakanın altında, müsteşarın ise üstünde konumlandırılmış yetkileri ise bakanın devrettiği yetkilerle sınırlı, ancak bakana vekalet edemiyor ve mecliste bakanını temsil edemiyor.

Sanırım bakan yardımcılığı için bilgiler bu aşamada yeterli.

Davut Hoca'yla sohbetimize dönersek hoca, gerek Türkiye'nin ekonomi ve sanayisini gerekse bulunduğu bakanlığı farklı bir yaklaşımla analizini yaparak önerilerini sıralarken bir akademisyen sorumluluğu ile açık yüreklilikle ve cesurca davranıyor.

Bana göre bu yaklaşımı siyasetin yoğun yaşandığı bir yapıda önemli bir eksikliği gidermekte.

Hocanın görüş ve önerilerine gelince; Ekonomi yönetimi, borsa ve finans yönetiminden
ibaret değildir, ekonomide temel hedef yüksek katma değerli ürün ve hizmetler üreten yeni bir ekonomik model olmalı.

Bizim mutlaka ekonomik yapımızda paradigma değişikliği yapmamız gerekir.

Bu kapsamda, bilim, teknoloji, üniversite, girişimcilik yaklaşımımızda hiç gecikmeden koordineli olarak köklü yapısal değişikliklere gitmemiz gerekmektedir.

2023 ve ötesi hedeflerine varmak için mevcut ekonomi düzeni uygun değildir ve ihracatı arttırma gayretleri de yetmez.

Ekonomimizin paradigmalarını değiştirmemiz, onu bilgiye dayalı bir eksene oturtmamız yani bilgi ekonomisi düzenine geçmemiz gerekiyor.

Türkiye'nin bilim ve teknoloji konusunda önemli birikimini barındıran, fakat eski Türkiye'nin çalışma usullerine göre ve "uzman bürokratik" anlayışa göre kurulan kurum, kuruluş ve şirketleri,yeni anlayışa ve 2023 hedeflerine göre yeniden yapılandırılmalı ve olması gereken yeni fonksiyonlara kavuşturulmalıdır.

Bilim ve teknolojide ilerleme konusunun, Ar-Ge'ye daha fazla kaynak ayırarak veya TÜBİTAK'ı daha büyüterek ve güçlendirerek hallolacağını düşünmek doğru değildir.

Ar-Ge'ye ayrılan kaynak 'çıktı' değil sadece bir 'girdidir' ve bunun arzu edilen çıktıya dönüşmesi etkin mekanizmaların yani sistemin kurulmasını gerektirir.

Türkiye'yi bilim ve teknolojide dedevletin ön açması ve teşviki sayesinde özel girişimcilerin sağlayacağı başarı ilerletecektir; Bu dönüşümü yaparken, var olan kurum ve kuruluşlardaki birikimin heba edilmesi asla düşünülemez; aksine, bu birikim ve yetişmiş uzmanlar yeni yapılanmanın nüvesini oluşturacak ve yeni yapıyı da onlar büyütecektir. Konunun hassasiyeti açısından açıkça yazmakta fayda var.

Ben burada o kurumlarda çalışan, Türkiye'nin en değerli beyinlerini kötülemiyorum,  onları eleştirmiyorum.

Aksine bu beyinleri bünyesinde çalıştıran kurumların artık eskidiğini, daha canlı ve dinamik yeni bir yapıda bu beyinlerden daha verimli bir şekilde faydalanılmasının mümkün hale gelmesi gerektiğini söylüyorum.

Üniversitelerin seviyeleri bir ülkenin bulunduğu medeniyet ve kalkınmışlık seviyesi ile çok yakından ilgilidir.

Dünya çapında bir üniversite sistemi ve bilim iklimine sahip olmayan bir ülkenin, dünyanın önde gelen, güçlü ekonomilerinden birisine sahip olması mümkün değildir.

Üniversiteler "mektep" olma fonksiyonlarından da önce bilim yuvalarıdırlar.

Bilgi ekonomisinin en önemli bileşenlerinden birisi, bu ekonominin gerektirdiği, ona hizmet  edecek, onun lokomotifliğini yapacak bir yükseköğretim sistemine sahip olmasıdır.

Davut Hoca'nın sohbette dile getirdiklerinin bir bölümünü aktarmaya çalıştım.

Hocanın STK'lara , çok sesliğe, objektifliliğe verdiği değer de çok önemli.

Görüşlerinin hatta önerilerinin bazılarına katılmamakla birlikte cesaretin, açıklığın var, ön yargının, yargısız infazın yok olduğu sohbet türünü özlemişiz bu bile yeterli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar