Ezber bozduran yıl!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türkiye için makro hedefleri tutturamamış olmak aslında hiçbir yıl sorun yaratmaz. Ne bürokrasi öngördüğü hedefleri tutturamayınca bir eziklik yaşar, ne de hükümetler bir anlamda kendilerini yanıltmış olan bürokrasiye bu konuda bir yaptırım uygulamayı düşünür. Bu durum biraz da makro hedeflerin, bürokratik kademelerden çok, onların ortaya koyduğu tablolara göre hükümetlerce belirlenmesinden kaynaklanır. Hükümetler de hedefleri tutturamadık, diye kendilerini cezalandırmayacaklarına göre, bu hedef ıskalaması gayet normal bir durum olarak algılanmaya devam edilir.

"Normal" yıllardaki tablo böyle ama, doğrusu 2008'in kendine özgü koşulları var. 2008, tam anlamıyla ezber bozduran bir yıl oldu. Kimse kimseyi, hedefleri ıskaladı, diye eleştirme hakkına sahip değil. Dünyanın en büyük ekonomisi bile işlerin böylesine sarpa saracağını göremedi, ne zaman nasıl adım atmak gerektiğini kestiremedi. Krizin boyutunu görmekte onlar da çaresiz kaldı, önlem almakta geciktiler, sonuçta maliyet büyüdü.

Dünyanın bir numarası olmak böyle bir şey işte. ABD'deki krizden nasibini almayan ülke yok. Bu arada komplo teorilerini sevenler de senaryo yazmayı sürdürüyor. Krizi ABD'nin özellikle çıkardığı, sonuçta bu kriz sayesinde ABD ekonomisinin rahat bir nefes alacağı ve dünyadaki ekonomik hakimiyetini daha da artıracağı görüşünü ileri sürenlere rastlanmıyor değil.

2008 kriziyle birlikte zaman zaman "kapitalizmin sonu geldi" türünden cılız sesler de çıktı. Kapitalizmin sonu gelmişse, yerine ne konulacaktı; sosyalizm mi, komünizm mi, ya da daha farklı bir ekonomik sistem mi gündeme gelecekti? Hani bir olay olur, o anki heyecanla, olayın sıcaklığıyla değerlendirmeler yapılır ya, bu kapitalizmin sonu tartışması da biraz bu duruma benzedi.

Kriz okyanusun ötesinde giderek tırmanırken, dünya devi ABD'deki sorunların, bu ülkeyle ticaretimiz fazla olmadığı için bizi çok fazla etkilemeyeceği görüşü hakimdi. Başta böyle düşünüyorduk. ABD'de suya atılan taşın yaratacağı dalganın, bu ülkeyle en çok ticaret yapan AB'yi fena vuracağını gördük görmesine ama, ihracatımızın yarısına yakınını gerçekleştirdiğimiz için, AB'deki dalgalanmanın da bizi çok etkileyeceğini hesap edemedik ya da etmek istemedik. Oysa AB bizim için çok önemli bir pazardı. Her ne kadar AB ülkelerinin toplam ihracatımız içindeki payı son yıllarda biraz gerilemiş ve yüzde 50'nin altına inmişse de, otomotiv sektörümüz neredeyse tümüyle AB'ye çalışıyordu. Sonuç ortada, ihracatın lokomotifi olan bu sektör üretiminde ciddi düşüşler oldu, artan stoklar karşısında da üretime ara vermek zorunlu hale geldi.

Sorun tabii ki yalnızca otomotivle sınırlı değil. Aynı şekilde tekstilde de ciddi sıkıntılar var; Türkiye'nin marka olmuş işletmeleri birer ikişer kapılarına kilit vuruyor.

Makro açıdan ise söylenecek çok şey yok. Başta da dedik ya, normal yıllarda bile makro hedefleri tutturamamak hiç sorun olmaz Türkiye'de. Bu yılın ise çok haklı gerekçeleri var. Tüm dünya hedef tutturma özürlü hale geldi, zaten hedefler, daha doğrusu öncelikler tümüyle değişti. Hastanın komaya girmesini önleyebilmek için yan etkisi biline biline bir dizi ilaç veriliyor.

Türkiye için bu yılın makro hedeflerini tutturamamak tümüyle hoş görülebilir bir durum. Ama ya 2009 hedefleri. Bizi 2009'da nasıl bir tablonun beklediği böylesine açıkken, değiştirmeye gerek görmediğimiz hedefler daha şimdiden anlamını yitirmedi mi?

Sanayi üretim endeksi yenilendi

TÜİK, 1999 yılından beri 1997 yılını 100 kabul ederek aylık sanayi üretim endeksi açıklıyor. İşte bu endeks yenilendi ve baz yılı değişti. TÜİK'ten yapılan açıklamada, "1997=100 temel yıllı aylık sanayi üretim endeksinin zaman içinde ekonomideki gelişmeler nedeniyle güncelliğini kaybetmesi, seçilen ürünlerdeki kalite farklılaşması ve sektör ağırlıklarındaki değişmeler sonucu yenilenmesine karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak, uluslararası karşılaştırılabilirliği sağlamak amacıyla 2005=100 temel yıllı endeks hesaplanmaya başlanmıştır" denildi.

Son zamanlarda sanayi üretiminde hızlı düşüşler yaşanıyordu. Bu yüzden de, yıl sonu beklenmeden, apar topar baz yılı değişimi bir kuşku yaratmıyor değil, acaba üretim düşüşü düşük gösterilmek mi isteniyor, diye. En iyisi eski endeksle yenisini karşılaştırmak, diye düşündük ve iki endeksin bu yılki değerlerini toplam ve imalat sanayi ayrımında aynı baza getirerek kıyasladık. Eğilimde bir değişiklik yok, bunu belirtmek gerek. Üretim eğrisi, iki endekste de aynı.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar