Eylüle kadar piyasalar sakin kalabilir
Yılbaşında iç piyasalarda deyim yerindeyse bir kaos yaşanıyordu. Dış faktörlerin de etkisiyle belirsizlik yükselmişti. Şubattan sonra global yatırımcıların gelişen ülke varlıklarına yönelik ilgisi arttı. Türk finansal varlıkları da bundan nasibini aldı. Nisandaki referandumdan sonra, ‘’Türkiye riskleri azaldı’’ algısı oluştu. Para girişi hızlandı. Yabancı yatırımcıların TL alım pozisyonları kısa süre öncesine kadar güçlüydü. Haziran ayı içinde büyük merkez bankalarından gelen mesajlar piyasalarda bazı soru işaretleri yarattı. Fed haziran başında faizi artırdı. Sonra Başkan Yellen ve üyelerden ağırlıklı olarak şahin açıklamalar geldi. Haziran ortasında yapılan İngiltere Merkez Bankası toplantısında faiz artırımı isteyen üye sayısının yüksek olması sürpriz oldu. Ardından Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Draghi para politikasının kademe kademe sıkılaştırılacağı mesajını verdi. Hiçbir merkez bankası başka bir kurumla konuşarak karar almaz. Fakat açık bir şekilde görülüyor ki, büyük merkez bankalarının ultra gevşek para politikaları sona erecek. Fed sıkılaştırma operasyonuna 1.5 sene önce başladı. AMB’nin 2018’in sonuna kadar iki faiz artırımı yapacağı öngörülüyor. Piyasa fiyatlamasına göre, iki faiz artırımının gerçekleşme olasılığı yüzde 90’ın üzerinde gözüküyor. AMB’den, eylülde tahvil alımlarının azaltılmasıyla ve faiz artışlarıyla ilgili önemli mesajlar gelebilir.
Önümüzdeki dönemde küresel piyasalarda iklim sertleşebilir. Bizi ilgilendiren dünya faizlerinin seyrinin ne olacağıdır. Amerikan faizleri iki haftadır yükseliyor. Tahvil faizleri grafiksel açıdan kritik seviyelere geldi. Faizler mayısta bu seviyelerden geri dönmüştü. Dünya faizleri yeni bir yükseliş dönemine girerse gelişen ülke grubuna yansımaları olur. Gelişen ülkelere para girişleri tabii ki devam edebilir. Ancak sorunların boyutuna göre ülkeler kategorize edilir. Vergi indirimleriyle, kamu harcamalarıyla yılın ilk yarısında ekonomiyi destekledik. Ekonomik aktivite biraz toparlandı. Enflasyondaki düşüş kalıcı hale nasıl gelir konusuna daha fazla odaklanmalıyız. Başka konulara fazlaca enerji harcıyoruz. Enflasyon oranı gerilerse faizler zaten iner. Piyasa oyuncuları tedirgin olunca dolar fiyatı hareketleniyor. Mevzu bir anda, ‘‘USD/TL kuru 3.50’nin altında kalıcı olur mu’’ noktasından, ‘‘Kurda yeni bir yükseliş hareketi mi başladı’’ noktasına geliyor. Kurdaki yükselişin enflasyonu besleyeceğini de biliyoruz. Büyük merkez bankalarının eylül ayındaki toplantılarına kadar yüksek getirili paralara yönelik ilgi devam edebilir. Geçen haftaki yazımda da vurguladım. Büyük merkez bankalarından belli başlı mesajlar gelmesine rağmen gelişen ülke paralarının reel volatilite seviyelerinde belirgin artışlar yok. Hatta bu hafta gelişen ülke kurlarının oynaklıklarında düşüşler yaşandı. Güçlü hikayeye sahip yüksek getirili paraların gidecek daha yeri olabilir. Net bir hikayesi olmayan ama iyi faize sahip paralar da dengeli kalabilir. Görünen o ki, çok kısa vadeli pozisyon alan spekülatörler dışındaki yatırımcılar yüksek getirili paralardan kolay kolay vazgeçmeyecekler.
Yapısal reformlar başka bir bahara kaldı. Mevcut durumu muhafaza edelim. Genişletici maliye politikasıyla ekonomiyi destekleyeceğiz. Para politikasından ekonomiye destek gelmez. TCMB’nin önceliği enflasyondur. Merkez bankaları asli görevlerine fokuslanmadıkları zaman hata yapma olasılığı artıyor. Türk Lirasını dengeli tutan faktörlerden biri yüksek getirisidir. Temmuz-ağustos dönemini iyi geçirelim. Değişik aksiyonlarla, açıklamalarla kendi kendimize sorun yaratmazsak, önümüzdeki iki ay sakin geçebilir.