Eylülde merkez bankaları piyasalara damgasını vurdu!
Eylül ayına başlarken Ağustos’tan devraldığımız resesyon korkularının etkileri piyasalarda agresif faiz indirim beklentilerine yol açıyordu. Özellikle ABD seçimleri öncesinde Fed’den gelecek adımlar ve açıklamaları destekler nitelikte makro veri setleri gelip gelmeyeceği de piyasaların endişe kaynağıydı. Özellikle ocaktan itibaren ABD istihdam piyasasında yaşanan bozulma bu endişelerin merkezinde yer alıyordu.
Yıla başlarken ABD işsizlik oranı %3,7 seviyesindeyken Temmuza geldiğimizde %4,3’a yükseldiğini ve Fed üyeleri tarafında endişenin artığını izlemiştik. Fed’in son toplantısında da peşinden 50 baz puanlık faiz indirimini ile yıl sonu işsizlik oranının yıl sonunda %4,4’e yükselmesi beklendiği projekte edilmişti. Peki bu gelişmeler küresel Merkez bankaları kararlarında Eylül ayında nasıl bir etki yarattı göz atalım.
Merkez Bankaları politika değişimleri nasıl gerçekleşti
Eylül ayı ile birlikte Covid-19 pandemisinden bu yana en kapsamlı faiz indirimi hareketinin gelişmiş ülke Merkez bankalarında ivme kazandığını gözlemliyoruz. Özellik en çok işlem gören 10 para biriminin 5’inin sahibi Merkez bankasının faiz indirimlerine gittiklerini görüyoruz. Fed’in 50 baz puanlık Jumbo faiz indirimi sonrasında İsveç, İsviçre, Kanada ve ECB’den de 25’er baz puanlık indirimleri gözlemledik.
Mart 2020’de gelişmiş Merkez bankaları 615 baz puanlık bir indirime gitmişlerdi. Bundan sonraki süreçte Merkez bankaları faiz indirimlerinde ne kadar derin ve uzun sürecek piyasaların odağında olacak. Özellikle yumuşak iniş senaryolarının tekrardan piyasaların gündeminde olması bu indirim sürecinin sınırlarını çizecek gibi görünmekte. Gelişmiş ekonomilerin Merkez bankaları bu adımları atarken gelişmekte olan ülkelerde durum ne vaziyette diye incelersek. Eylül 2024’de 2 merkez bankasından sıkılaştırma adımlarına binaen faiz artışı gelirken 7 merkez bankasından faiz indirimi gördük. 4 merkez bankası ise değişime gitmedi.
Sıkılaştırma adımları Brezilya’dan 25 baz ve Rusya Merkez bankasından 100 baz puanlık artışlar gelirken. Endonezya, Meksika, Güney Afrika, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Şili ve Kolombiya’dan toplamda 200 baz puanlık indirimi takip etik. Bu yıl gelişmekte olan ülke Merkez bankaları 36 harekette toplam 1525 baz puanlık gevşemeye giderken 2024’de toplam sıkılaştırma yapan ülkelerin yaptığı faiz artışı 1100 baz puanda kaldı. 1100 baz puanlık artışın 500 baz puanının bizden geldiğini de hatırlatmak lazım.
Resesyon ihtimali ortadan kalktı mı?
Bu süre zarfında gelen veriler ile Cuma günü açıklanan güçlü ABD istihdam verileriyle birlikte resesyon korkusu şimdilik rafa kalktı. İşsizlik oranının tekrardan %4,1’e gerilemesi sevindirici unsur olurken geçmiş verilerde yukarı yönlü revizyonların gelmesi de dikkat çekici oldu. ABD 10 yıllıkları %4 seviyesini test ederken, dolar endeksinde de tekrardan güçlenme yaşandı. Orta doğuda yaşanan gelişmelerin etkisiyle jeopolitik risklerde yaşanan gelişmeler ön plana çıkmasıyla emtia fiyatlarında yaşanan yukarı yönlü ivme ile birlikte tedarik zincirlerinde bir bozulma olur mu olmaz mı endişeleri önümüzdeki günlerin cevabı aranacak sorusu olacak duruyor.
TCMB ne yapar?
Global Merkez bankaları tarafında faiz indirimi konusunda rüzgar arkadan eserken, içeride enflasyon beklentilerinde sınırlı kalan iyimserlik TCMB’den sıkı duruşun devamının beklenmesine yol açarken, kurumlar faiz indirim tahminlerini 2025’e ertelemeye başladı. Benim bu noktada merkezin sınırlı da olsa faiz indirimi için hala yeri olduğunu düşünmekteyim.
Özellikle iç piyasada yaşanan daralma, Borsa İstanbul üzerinde de etkili olmakta ve likidite sıkışıklığı fiyat baskısı oluşturmakta. Piyasaların az da olma bir morale ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim. Bunun anahtarı da bu sene mart ayında yapılan 500 baz puanlık köpük faiz artışının geri alınmasının piyasadaki bozulmaya pansuman olacağını düşünmekteyim. Bakalım Merkez bankası kilidi açacak mı?