Eylül hazırlığı

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS [email protected]

 

Oldukça sakin geçen ağustos ayını şekillendiren birkaç faktör var. Aslında bu unsurlar piyasaları haftalardır meşgul ediyor. En başa Fed ile ilgili gelişmeler konulabilir. Tahvil alım programındaki azaltıma ilişkin senaryolar en önemli gündem maddesi. İkinci sıraya Avrupa’yı koyabiliriz. Doların bir numaralı rakibi olan euronun bölgesinde toparlanma emareleri görülüyor. Asya tarafına bakarsak, son haftalardaki pozitif veriler Çin ekonomisindeki düşüş trendinin bittiğine dair bir algı yaratıyor. Son olarak, Japonya'dan açıklanan makro veriler ve büyük Japon fonların küresel piyasalarda aldıkları pozisyonlar yatırımcıların kadrajında kalmaya devam ediyor. Piyasalarda genel olarak bir iyimserlik var. Ancak oynaklık seviyeleri (volatilite) bu kadar düşükken dikkatli olmak gerekir. Düşük volatilite aldatıcıdır. Fırtına öncesindeki sessizliğe benzer. Eylüldeki majör fiyat hareketlerinin habercisi olabilir.

Orta ve uzun dönemde büyük ekonomiler için olumsuz görüşlere sahip olunabilir. Zira ekonomilerdeki yapısal sorunlar devam ediyor. Finansal kriz sonrasındaki küresel büyüme de yavaş gidiyor. Giriş bölümünde yazdığımız ülkeler arasında, performans açısından geride kalan bölgenin Avrupa olduğu söylenebilir. Yılın ilk yarısındaki yazılarımızda, “Euro Bölgesi en kötü dönemi geçirdi. İkinci yarıda bir toparlanma görülebilir. Bunun da Türkiye’ye faydası olur” şeklindeki görüşlerimizi paylaşmıştık. Olumlu sinyaller, euronun çöküşünü yıllardır fiyatlayan piyasalar için de bir rahatlama yaratıyor. Sorunlu ülkelerdeki toparlanma biraz daha devam edebilir. Ancak bu kalıcı büyümeye geçiş anlamına da gelmez. Problemlerin ötelenmesi olarak değerlendirilebilir. Sorunlu ülkelerin; yüksek borç oranları (kamu ve özel sektör), demografik sıkıntıları, enflasyon yaratma ve para birimini değersizleştirme kabiliyetlerinin olmaması, “Bölge çökecek mi?” sorusunu uzun donemde yine gündeme getirebilir.

En büyük ticari pazarımız olduğu için, Avrupa’nın gidişatı bizim için de önemlidir. Türkiye için şu aşamada yüzde 3 civarında bir büyüme öngörülüyor. Avrupa tarafı son iki aydır gösterdiği performansı devam ettirebilirse, yüzde 3'ün biraz üzerine de çıkabiliriz. Yabancı banka ve fonların Türkiye’ye yönelik raporlarında politik değerlendirmelere de yer veriliyor. İşimiz finans ve ekonomi yorumculuğudur. Siyasi analizleri uzmanlarına bırakıyoruz.

Büyük ekonomilerden devam edersek, ABD ve Japonya’nın teşvikler açısından avantajları var. Teşvikler devam edebilir. Buna göre, ekonomik performansları Avrupa'ya göre daha iyi olabilir. Bu ülkelerin para basma olanağı da mevcut. Para basabilmeleri temerrüde düşme olasılığını ortadan kaldırır. Diğer taraftan, sıfır faiz ortamında bir resesyona yakalanmak bu ülkelerin önündeki en büyük risktir. Sonuç olarak, her iki ülkede de özel sektörün borcu çok yüksek seviyelerdedir. Ekstrem bir senaryoda, özel sektörün borcunun silinmesi ya da ertelenmesi gündeme gelebilir. Japon emeklilik fonlarının küresel piyasalardan yaptıkları alımların beş haftadır sürmesi de moral vericidir.

Gelişen ülke grubunun lideri olan Çin'de, ekonomik yavaşlamaya hükümet bir noktaya kadar dayanabildi. Klasik Çin yaklaşımıdır. İhracata ve sermaye-altyapı harcamalarına dayalı büyüme modelinin sürdürülebilirliği ayrı bir tartışma konusudur. Uzun dönem beklentiler olumsuz olabilir fakat yeni teşvikler de önümüzdeki aylarda etkisini gösterebilir. Çin dışındaki gelişen ülkeler için önümüzdeki süreç daha zor geçebilir. Çin'e bağımlı olan emtia ülkelerinin durumları da soru işaretidir.

Büyük beklentilere girmeye gerek yoktur. Yine de, küresel ekonomideki görünüm birkaç ay önceye göre daha iyidir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019