Eylül ayı piyasalar için dert ayı mı olacak?

Cenk AKYOLDAŞ
Cenk AKYOLDAŞ PİYASA DİNAMİKLERİ [email protected]

Yurtdışı piyasalar ağustos başında yaşanan türbülans sonrasında yara­larını hızlıca sararken Borsa İstanbul ve Asya piyasaları bu toparlanmaya ayak uyduramadı. Şimdi geçen Cuma ge­len ABD tarım dışı istihdam ve işsizlik oranları sonrasında piyasalarda risk iş­tahının zayıf devam ettiğini gözlemliyo­ruz.

Özellik 5 Kasım’da yapılacak ABD başkanlık seçimlerine kadar dalgalı pi­yasa ortamının devam etmesi çok şaşır­tıcı olmayacaktır. Gelen karışık veriler­den sonra yumuşak iniş senaryoları bir başka bahara mı kalıyor sorunları akıl­lar takılmaya devam ediyor. Bu haftanın ana belirleyicisi ABD enflasyon verileri ve yine yapılacak olan tahvil ihalelerine gelen talep belirleyici olurken yan rol­de Avrupa Merkez bankası ECB’nin faiz kararını takip ediyor olacağız.

Hisse senetleri piyasaları uzun za­mandır yumuşak iniş senaryosuna bağlı faiz indirimlerini fiyatlamaktaydı. Olası resesyona bağlı faiz indirimleri senar­yosuna evirilmeye başlayan bir piyasa algısıyla karşı karşıya kaldığımız bir dö­nemine girdik. Çok uzun zamandır piya­salar bilindiği üzere kötü veri iyi fiyat­lama davranışı gösteriyordu. Ancak son yaşananlardan sonra zayıf veriler piya­sanın pek hoşuna gitmeyen dönem içi­ne girmiş vaziyette. Böyle olunca piya­sa aktörleri artık daha çok bardağın boş tarafını fiyatlamaya başladı. Bu da piya­salarda dalga boylarının yüksek olduğu zayıf piyasa ortamına işaret etmekte.

ABD endekslerinde zayıf görünüm hakim

MSCI Dünya endeksine baktığımız­da Teknik açıdan çift tepe formasyo­nuna girmiş olma potansiyeli oluşmuş vaziyette. Endekste ağırlığı en yüksek olan ABD endekslerinde de zayıf görü­nüm hakim. Tarihi fiyat kazanç oranla­rının 15,7 çarpanda olduğunu bildiği­miz SP500 endeksi hisseleri için önü­müzdeki 12 aylık kâr beklentilerinin yüzde 22 olduğu şu günlerde seçim be­lirsizliğinde tarihi ortalamalara yak­laşma senaryosu biraz daha ağırlık ka­zanmakta.

Aynı şekilde piyasaların lo­komotifi olan Al şirketleri ve teknoloji firmalarında da benzer bir olgu hakim. Yapay Zeka’nın ihtiyacı olan çipleri üreten firmaların değerlemelerinde yüksek fiyatlamalarda balon mu yaşan­dığı sorusu sorulmaya başlamış vazi­yette. ABD’nin dünya çip pazarından aldığı pay %10 civarında. Son dönemde yapılan teşvikler ve düzenlemeler son­rasında sektörün pazardan alacağı pa­yın 2032’de ancak yüzde 14’e yüksel­mesi beklenmekte.

Ama borsa fiyatla­malarına bakarsak SP500’ün 46 trilyon dolarlık piyasa değerinin üçte birini bu firmaların oluşturduğunu düşünür­sek aşırı önden fiyatlamadan bahset­memiz mümkün olabilir. Sonuç olarak baktığımızda Nasdaq’ın tarihi F/K or­talaması 21,2’iken mevcut konjonk­türde 28 çarpanla işlem görmemiz pi­yasada yine benzer düzeltme senaryo­sunu gündeme getirmekte. Bir de 1945 yılından buyana yapılan hesaplamalara göre ABD hisse senetleri piyasaları ortalamada %0,8 düşüş gösterdiğini düşünürsek piyasalar adına risk iştahının zayıf olmasının bir diğer nedeni olarak masada.

Merkez Bankaları likidite krizine mi neden olmaya çalışıyor?

Ağustos başında yaşanan mini flaş krizin ardında tarım dışı istihdam ve BOJ faiz artışını neden olarak dinlen­dirildiğini görmüştük. Aslında BIS veri­lerine göre Fed, ECB, İsviçre MB, PBC­B’nin 4 ağustos öncesinde piyasalardan 200 milyar dolar likidite çekildiği ve böylece piyasalar için saatli bomba ola­rak görülen carry trade pozisyonlarının tasfiyesi sağlanmış olduğu senaryosu ortaya çıkmakta. Görünen o ki piyasala­rın Merkez bankaları eliyle yeniden şe­killendirileceği bir dönemin içine girdi­ğimizi söyleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar