Eylemsizliğin mazereti olamaz

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Bu haftaki yazının başlığını Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nden Adam S. Posen'in 31 Ağustos tarihli yazısından aldım. Posen, makalesinde merkez bankalarının ekonomik iyileşmeye destek vermede geç kaldıkları, bunun mazeretinin olamayacağı görüşünde. Yazara göre, merkez bankalarının desteği sadece ekonomilerdeki kötüye gidişin ve üretim kapasitesindeki erozyonun önlenmesi için değil, aynı zamanda borçların çevrilebilmesi için de gerekli. Posen yüksek ve kalıcı bir enflasyondan korkmanın yersiz olduğunu; birçok ülkede reel ücretlerin fiyatların gerisinde kaldığını belirttikten sonra, yazısını yeni bir parasal genişlemenin gelişen ekonomilerin düzelmesi için son çare olduğu cümlesiyle bağlıyor.

***

Ekonomileri canlandırmak, resesyon tehlikesini bertaraf etmek için harcama musluklarının açılması, yani para matbaasının daha çok çalışması kaçınılmaz görünüyor. Özel ve kurumsal yatırımcılara devlet borçlarının alabildiğine arttığı bir ortamda bunun yolu, kamunun daha fazla bono ve tahvil ihraç edip bunları merkez bankalarına satmasıdır. Jackson Hole'da merkez bankası başkanlarının yaptığı son toplantıda ortaya çıkan görüş, ekonomik büyümenin sekteye uğramaması, artan işsizliğin ve bütçe açıklarının kontrol alınması için parasal genişlemenin sürdürülmesi gerektiği yönündeydi. Geçen haftaki yazıda, ABD Merkez Bankası'nın (FED) üzerindeki baskının arttığını belirtmiştim. Son istihdam raporunun açıklanmasıyla bu baskının daha da arttığı görülüyor. İşsizlik oranında bir değişme yok. Hala yüzde 9.1. Bazı hizmet sektörü kolları ve geçici işçi istihdam eden işletmeler hariç tutulduğunda, üretime dönük alanlarda istihdam gerilemiş durumda. Söz konusu olan, nüfus artışının işgücü piyasası üzerindeki baskısını gidermek için her ay 125 bin kişilik yeni istihdam yaratması gereken bir ekonomi olduğunda bu rakamlar daha bir önem kazanıyor. Ekonominin bugünkü istihdam düzeyiyle 2000 yılındaki arasında bir fark yok. Tek fark, aradan geçen 11 yılda nüfustaki 30 milyonluk artış.

***

Yüksek işsizlikle birleşen tüketici güven endeksindeki gerileme, ekonomik istikrarı tehlikeye atmanın yanı sıra gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde Demokratların yeniden iktidara gelme şansını da zorlayan bir faktör. Obama'nın, Austan Goolsbea'nin haziran ayında istifasıyla boşalan Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Kurulu Başkanlığına bu defa iş ekonomisi alanında bir uzman olan Princeton Üniversitesi'nden Alan Krueger'i ataması, işsizliğin en azından yönetimin gözünde çözüm bekleyen en acil sorun olduğunun bir göstergesi. Ancak, zaman giderek daralıyor. Geçen hergün, Demokrat yönetimin aleyhine işlemekte. Başkanın acendasında ekonomiyi canlandırmak için yeni altyapı harcamaları dışında işletmeler üzerindeki bazı vergilerin azaltılması da var. Fakat bunun işe yarayıp yaramayacağı şüpheli. İstihdam artışını teşvik etmek için işletmeler üzerindeki vergilerin hafifletilmesi fikrinin çözümden ziyade bütçe açıklarını daha da arttırması muhtemel. Cumhuriyetçilerin artık inatlaşmayı bırakıp, yüksek gelir grupları üzerindeki vergi artışlarına karşı çıkmamaları lazım. Vergi artışları temel ekonomik göstergeler ışığında bir zorunluluk olsa da, gelişmeler bundan hayli uzakta. Gelecek seçimlerde Obama'nın karşısına çıkma olasılığı olan Cumhuriyetçi adaylardan Massachusetts eyaleti eski valisi Mitt Romney, işsizliği azaltmanın Amerika'nın tekrar eski rekabet gücüne kavuşmasına bağlı olduğunu; bunun yolunun da vergilerde indirime gidilmesi ve ekonomideki düzenlemelerin

kaldırılmasından geçtiğini söyledi. Özellikle, üretim ve işgücü piyasalarında geçerli olan düzenlemeler, Cumhuriyetçilerin en çok karşı çıktığı konuların başında geliyor.

***

ABD'deki gelişmeler, yeni bir parasal genişlemeye adım adım yaklaşılmakta olunduğunun bir işareti sayılabilir. FED'in bu ayın sonunda faiz oranlarındaki gelişmeyi değerlendirmek için yapacağı toplantı bir gün uzatıldı. Nedeni, ekonomiye olası bir müdahalenin şeklini ve kapsamını tartışmak. Muhtemel bir parasal genişleme beklendiği gibi harcamaları arttırıp, işsizliğin azalmasına yol açabilir mı? Bunu şimdiden kestirmek güç. Zira, parasal gelişmenin istihdam üzerindeki etkisi işsizliğin niteliğine bağlı. Bir başka deyişle, konjonktürel olmaktan çıkıp yapısal hale dönüşmüş işsizliği azaltma konusunda ekonomi politikalarının etkili olmadığı biliniyor. Uzun süredir işsiz kalmaktan ötürü çalışma motivasyonunu ve isteğini kaybetmiş işsizlere parasal genişlemenin yapabileceği fazla bir şey yok. Kaldı ki, yeterli motivasyon olsa bile işletmelerden bilgi ve becerileri önemli ölçüde erozyona uğramış kişileri istihdam etmelerini beklemek fazlaca iyimser bir düşünce değil mi? Bu sütunda değişik vesilelerle ifade ettiğim gibi, kısa vadede gelir arttırıcı ekonomi politikalarıyla sorunu hafifletmek mümkün olsa da, uzun vadede çözüm kar odaklı yönetim anlayışının çalışanların da yönetimde söz sahibi olduğu bir yönetim modeliyle yer değiştirmesine bağlı. Bu modeli uygulayan ülkeler arasında akla gelenler Almanya ve Japonya. Yüksek işsizlikle yaşayan ekonominin resesyon içinde olmadığını söylemek güç. İstihdam yaratmayan büyümenin kime faydası var? Düşünmek gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016