Eylem plânlı 10 yıl
Küçük ve orta ölçekli işletmeler dünyası 10 yıldır stratejik eylem plânları ile geliştirilmek isteniyor. 10 yıl az zaman değil. Her ne kadar, strateji belgelerinin teknik-politik anlamda plân ve plânlama kavramlarıyla uzak yakın ilgisi bulunmasa da, 10 yıl, beşer yıldan iki plân dönemi eder ki, çok iş başarılabilir.
Bilmeyenler veya unutanlar için bilgi notu: Türkiye’de 1961 yılında geçilen ekonomik-sosyal kalkınma döneminin plânları beşer yıllık dilimleri kapsıyordu. Kapsıyordu diyorum; çünkü, 1980’li yılların başından itibaren niteliksel “kalkınma” kavramı yerini köpük “büyümeye” bıraktığından beri, plânlar hükümetlerin sadece anayasal mecburiyet sebebiyle hazırladıkları belgelerdir. Bugünün plân metinlerinde değil kalkınma hedefleri, kapaklarında kalkınma kelimesi bile yer almıyor. Hazırlıkları süren “10 uncu Beş Yıllık Plân” kimin umurunda?!
Plânlama kavram ve icraatının ciddiyetini yitirmesi, Devlet Plânlama Teşkilâtı (DPT) nın sıradan bir bilgi deposuna dönüştürülmesine de yol açtı. 1980’li yıllar aynı zamanda DPT’nin 91 sayılı Kanun ile belirlenmiş işlev ve görevleri bakımından kurumsal olarak erimeye, ekonomi politik etkisini yitirmeye başladığı zaman dilimidir.
Kurumsal konumundaki olumsuz gelişmeye rağmen DPT bugünün Kalkınma Bakanlığı’dır. Geçmişinden gelen ciddi bir bilgi ve tecrübe birikimini her şeye rağmen koruduğunu varsayarak, strateji belgelerinin neden başka bakanlıklar tarafından hazırlandığı da merak konusudur.
Gene de, siyaset kurumu ile iş dünyasının “ittifak” hâlinde plân ve plânlamanın değerini bilmediği bir Türkiye’de, en önemli ekonomik gelişme sorunlarını strateji belgeleriyle çözmeye niyetlenmek hiç yoktan iyidir, demek zorundayız. Ya, bunlar da olmasaydı!
Hiç yoktan iyi de…
Türkiye’de KOBİ tanımına giren girişim sayısı, TÜİK’in 2009 yılı verilerine göre 3 milyon 222 bin 133. 2011-2013 yıllarını kapsayan KOBİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda bu rakam esas alınıyor. Geçen 3 yılı dikkate alarak bugün için sayıyı 3 milyon 500 bine yuvarlamak mümkün.
Stratejik hedefler ve 83 eylem alanı, toplam işletmelerin yüzde 99.9’unu, toplam istihdamın yüzde 78’ini, ekonomide yaratılan toplam katma değerin yüzde 55’ini oluşturan bu yapıyı kapsıyor. Dolayısıyla, belge ve eylem planlarının yazıcı ve yönetici kuruluşu olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın iş zor.
Zorlukların başında çok sayıda kamu kurum ve kuruluşunu hedef ve eylemler istikametinde harekete geçirmek, çalışmaları koordine etmek geliyor. Öngörülen hedef her ne ise, ilgili kamu birimlerinin mümkün olduğunca “dirsek temasıyla uygun adım” yürümesi, sonuca varmak için şart.
İkincisi, hedef ve eylemlerde görev yüklenen kamu kuruluşlarının kurumsal yapı, güç, kapasite, imkân ve kabiliyetleri arasındaki kaçınılmaz farklılıklar, bu kuruluşları uygun adım yürütmenin önündeki büyük engellerden biri. Bu zorluk ve engeller, icraatı ve yönetimi “bürokratik ağırlıklı” belge ve eylem plânlarının başarı şansını gerek zaman, gerekse olabilirlik açısından tehdit eden faktörler.
Sahaya yansıyor
3 milyon 500 binlik bir işletme kütlesini, başta 300 binlik imalât sanayi olmak üzere tüm sektörleriyle, önce yerlerinden kımıldatmak, sonra hedefler doğrultusunda hareketlendirmek ve bunun için gerekli her türlü lojistik desteği ilgili kuruluşlarla birlikte tetiklemek kolay olmasa da, uygulamada yapılan ve yapılacak her yanlış, bırakılacak her boşluk, yerine getirilmeyen her vaat kritik önem taşıyor.
Nitekim, 2003 yılından beri 3’er yıllık 2 strateji belgesi ve eylem plânı geçti (2003-2005 ile 2007-2009). 3 üncüsü bu yıl sonlanacak. Ancak, bazıları kaçınılamaz, bazıları da kurumsal kaynaklı sorunlar, belli ki uygulama aşamalarında “sahaya” yansıyor.
KOBİ dünyası liderlerinin değerlendirmeleri sorunları ortaya koyuyor. Belki, söylenenler sorunların bir kısmı. Fazlası yaşanıyor olabilir. Bunları belirlemek ve çaresini bulmak strateji belgelerini yöneten kurumların işi. Çünkü, KOBİ’ler konusunda iddialar büyük, niyetler iyi, beklentiler yüksek. Tutmazsa, açıklamak çok zor olur!