Evin içini temiz tutmak
Bizde siyaset sanki ekonomi kendi kuralları içinde biçimleniyor, kendi gelişme dinamiği içinde yol alıyor başka da bir şeyden etkilenmiyormuş gibi davranıyor. Belki çok geri kalmış olan ülkelerde böyle davranma özgürlüğü vardır. Bunların dışında kalan ekonomiler hem kendi içlerinde olan bitenden hem de dışarıdan yansıyan muhtelif nitelikli gelişmelerden etkileniyor. Aslında iktisadi gelişme kulvarında bu tür bir etkileşim hep var ola geldi. Küreselleşme bu etkileşimi daha da güçlendiren bir oluşum. Reel ve parasal kesimini bütünüyle dışarıya açmış olan ekonomilerde ise bu etkileşim en üst düzeyde.
Biz çok geride kalmış ekonomi vasfını aşalı yüz yıllar oldu. İktisadi ve toplumsal gelişmemiz bizi en üstün hemen altında yer alan ve “gelişen piyasalar” diye tanımlanan grubun üst sıralarına yerleştirdi. Bu alanda oynayan bütün aktörler gibi bizim de piyasa ekonomisi bağlamında örgütlenmiş bir ekonomi yapımız var. Yani iktisadi kararlarımızı hemen her şeyden nem kapan özel aktörler biçimlendiriyor. Dahası, ekonomisi en fazla dışa açık olan ülke sıralanmasında da üst sıralarda yer alıyoruz. Bu bizi içerideki ve dışarıdaki gelişmelere karşı en az öteki piyasa ekonomileri kadar duyarlı hale getiriyor. Kürenin bir yanında kelebek kanat çırpsa öteki yanında rüzgar olur alegorisine biz de ortağız yani. Kısacası, içeride kuş uçsa, dışarıda rüzgar esse iktisadi karar alıcılarımız bundan etkileniyor. Ama bizde siyaset bütün bunlardan hiç etkilenmiyormuşuz gibi davranıyor.
Bu bir siyasi tercih, bir tür siyaset yapma biçimi kuşkusuz. Geçtiğimiz dönemlerde bu tür siyasi tercihlerin bedelini çok ödedik. Hala tavrımızı fazla değiştirmiş değiliz. Bunun en yakın örneği geçen yılın ortasında başlayan tekrarlanma gölgesi altında yaşayan siyasi seçim sürecini henüz tamamlamamış olmamız. Etrafımız yanıp, yıkılıyor. İçeride neredeyse savaş koşulları yaşayan bir ülke haline gelmiş gibiyiz. Biz bundan hiç etkilenmiyormuşuz gibi sürekli olarak seçimleri yenileyip, yerleşik düzeni değiştirme peşinde dolaşıyoruz. Seçim belirsizliktir. Sürekli hale getirilmiş seçim süreçleri belirsizliğin de sürekli hale getirildiği anlamına gelir. Bir ülke sürekli belirsizlik üretirse yükselen risk baskısı da süreklilik kazanır. Biz sadece seçim olasılığını canlı tutmakla kalmıyoruz bir de çevremizdeki coğrafyada da uzlaşmaz, çatışmacı bir izlenim yaratıyoruz. Bunun yarısı dışarıda bize karşı yürütülen anti propagandadan kaynaklanıyorsa öteki yarısı da “bize bir şey olmaz” türündeki yönetim anlayışımızdan kaynaklanıyor. Aslında bu yönde sadece iktidar değil, siyasetin öteki aktörleri olan muhalefet partilerinin de özenli davrandığı söylenemez. Bazıları kendi aralarında zıtlaşıp, siyasi belirsizliğe, bazıları da kendilerine yakışmayan üsluba yaslanarak siyaset yapmayı sürdürerek siyasi gerileme katkı yapıyor. Yükselen risk algısının süreklilik kazanmış olmasında bunun da katkısı var. Muhalefetin siyasi tercihlerinde de “ bizim tercihimiz sadece bizi etkiler” yanılgısının başka bir formasyonuna tanık oluyoruz. Kısacası, adeta dört koldan ekonomiyi risk cenneti haline getirmeye uğraşıyoruz gibi bir halimiz var.
Sonuçta, gözlerimizin önünde yaşanan pek çok olay ekonomiyi zorluyor, yolundan alıkoyuyor. İçeride ve dışarıda yaşananlar günlük haber akışı ile ekonomide karar alan aktörlere taşınıyor. Bir gün bizde bir şey olursa ertesi gün de ya FED ya Çin ya da bir başkası mutlaka bir şeyler yapıyor. Az ya da çok biz de bundan etkileniyoruz. Bu günün dünyasında bundan kaçış yok.
Etkileşimimizi alt düzeye çekmenin yolunun da “evin içini temiz tutmak” olduğu söyleniyor. Aslında, kimsenin evinin içi öyle ahım şahım temiz değil. Ama bizde faizler daha fazla hoplayıp zıpladığına, döviz kuru ikide bir kendi sınırlarını zorladığına göre bizim evin içi biraz daha az temiz demektir. Evin içinin kirlenmesine en büyük katkıyı siyasetin ülkede sadece kendisi varmış, kendi siyasi tercihleri ülke çıkarlarının önünde yer alıyormuş gibi davranması yapıyor. Seçen ve yöneten olarak politika düzenlemelerinin bu yanını mutlaka dikkate almak zorundayız. Küresel eklemlenmenin tepe yaptığı bir dünyada yaşarken evin içinin kirlenmesine kayıtsız kalamayız diye düşünüyorum.