Evet mi, Hayır mı? (II)

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Bir parça da olsa, geçen hafta kaldığım yerden alayım yazımı ve referanduma bir dokunayım isterim. Zira neden siyasi bakış açımı ortaya koymadığıma dair pek çok mail aldım, yine değinmeyeceğim, ama özellikle kararsız kişilere belki bir parça katkım olabileceği düşüncesi ile kalbimden geçenleri paylaşmadan da edemedim.

Ülke menfaatlerimizin, geleceğimizin, ülkemizin gücünün en yüksek noktaya çıkmasının bu ülkede yaşayan yaklaşık 80 milyon kişinin ortak ideali olduğunu ve ne yazık ki belki de tek kesişim noktası olduğunu düşünüyorum, aslında bunu düşünürken de üzülüyorum. Pek çok güzelliği paylaşmak ve bunu da doğru şekilde yönetebiliyor olmak mümkün; ancak Anayasa değişikliğine dair referandum bile, bizi ortak paydalar yerine ayırımcı düşünmeye daha kolay götürebiliyor. Buna milletçe izin vermemeyi başardığımız gün, bizim günümüz olacaktır. Hem kararsızların, hem de kararlıların oy kullanmaya her bir değişiklik önerisini iyice okuyarak, anlayarak ve özümseyerek gitmesini temenni ederken, referandumun sonucunun her ne olur ise olsun; çıkan karara saygı duyarak yaşamamız gerektiğini de unutmamalıyız. Barışın, huzurun, bütünlüğü korumanın ve gelişmişlik düzeyini arttırabilmenin ise düsturlarımızı oluşturduğunu aklımızdan çıkartmamamız gerektiğine de özellikle vurgu yaparak sorunsuz bir referandum geçirmeyi diliyorum.

Rekabetci sektörler iş başında

Yıllardır söylemekten dilimizde tüy bitti. Bir ülkenin refahında iki önemli faktör başı çeker; bunlardan birisi ekonomik gelişmişlik ve refah, diğeri ise insani gelişmişlik düzeyi. Eh, ikisinin de birbiri ile bağlantısı da var elbette. Ekonomik gelişmişlik ve refah düzeyini gösterir en basit gösterge ise, hiç şüphesiz kişi başına düşen gayri safi milli hasıla. Bunun da yükselmesini ve dolayısı ile kişilerin gelir düzeyini arttırmanın yolu da hiç şüphesiz ülkenin sanayi başta olmak üzere tüm iş kollarını geliştirmekten, iyi bir ihracat ülkesi olmaktan dolayısı ile getiri sağlayan unsurları arttırmaktan geçmekte. Ve yine kabul etmek lazım ki, bunun için de döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmek, bununla da yetinmeyip daha fazla katma değer yaratan, basit hali ile, ülkeye kar bırakan sektörleri geliştirmemiz ve arttırmamız gerekiyor. Aslında katma değer yaratan ihracat deyince de, her sektörün önemli olduğunun altını çizmekle birlikte, özellikle ve bilhassa teknolojiye dair ürünlerin başı çektiğini ise unutmamak lazım.

Dün gazetemizdeki bir haber, imalat sanayiinde önemli bir fayda sağlayacağına inandığım ve kendimi inandırmak istediğim bir gelişme. Haber, Ar-Ge ve yenilikçilik, teknoloji transferi ve ticarileşme ekseninde geliştirilecek projeler için 405 milyon euroluk kaynak ayrıldığından ve 9 Haziran mesai bitimine kadar da başvuruların alınabileceğinden söz ediyor. Bu kapsamda rekabetçi Sektörler Programı’nın 81 ili kapsayan yeni döneminde imalat sanayiinde dönüşüm, hizmetler ve yaratıcı endüstriler, Ar-Ge ve yenilikçilik, teknoloji transferi ve ticarileşme ekseninde geliştirilecek projeler için 405 milyon euro kaynak oluşturulmuş durumda. Yani bir yandan rekabetçi sektörler olarak yukarıda isimleri sayılan sektörlerin ön planda tutulduğu anlaşılırken, diğer yandan da ülkemiz açısından rekabetçi görülen sektörlerin de hangileri olduğu daha iyi anlaşılmakta. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uygulanan, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti eş finansmanıyla gerçekleştirilen Rekabetçi Sektörler Programı’nın 405 milyon euroluk yeni dönem desteklerine valilikler, belediyeler, il özel idareleri, kalkınma ajansları, üniversiteler, oda ve borsalar, sanayi ve teknoloji ile ilgili dernek ve vakıflar, ihracatçı birlikleri, organize sanayi bölgeleri ve teknoloji geliştirme bölgeleri gibi kuruluşlar başvurabilecek. Bu programın 2026 yılına kadar devam etmesi ve rekabetçilik ile inovasyon odaklı olabilmesi de öngörüler arasında. Ne diyelim yararlı olmasını umalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar