EUR/USD parite değişimi o kadar da önemli değilmiş
Merkez Bankası’nın 2025 ilk enflasyon raporu 7 Şubat 2025 tarihinde yayımlandı. Bu raporun içeriği ve yıl sonu tahminine ilişkin güncelleme bir tarafa, raporun içinde önemli araştırmalar, kutular yer alıyordu.
Hanehalkının konut ve altın cinsinden yatırımlarının büyüklüğü konusu bu kutulardan birinde yer aldı ve uzunca süre kamuoyunun gündeminde kaldı. Bir diğer kutuda ise EUR/USD paritesindeki değişimin dış ticaret etkileri yer alıyordu. Bu konu mevcut ekonomi politikasının yürütülmesi meselesi için de ayrı bir önem taşıyor. Bu sebeple biraz detaylarına bakmakta fayda görüyorum.
Bu kadar sert harekete çok alışık değiliz
Raporun yazıldığı tarih olan 7 Şubat’ta EUR/USD paritesi 1.03’ler seviyesindeydi. Paritenin Ekim 2024’te 1.12’ler seviyesinde olduğunu dikkate aldığımızda 4 ay gibi kısa bir süre içerisinde doların euroya karşı %8 değer kazandığını görüyoruz. Dünyada birçok şeyi yakından etkileyen böyle önemli bir kur çaprazının bu kadar sert hareketler göstermesi çok alışık olduğumuz bir şey değildi. Şu andaysa parite 1.0950 seviyesinde. Demek ki rapor yazım tarihinden itibaren tam tersi bir hareket olmuş ve bu sefer euro dolara karşı 1 ayda %6’ya yakın değer kazanmış.
Yukarıda bahsettiğim hareketten de daha büyük bir oynaklık olduğunu görüyoruz. Yeni dünyanın normalinin en azından bir süre daha volatilite olduğunu bize çok net bir şekilde gösteren bir örnek bu. Trump’ın seçilmesi sonrası ortalığa saçılan tarifeler, Almanya’nın büyük bir savunma ve altyapı paketini devreye alması bu hareketin arkasındaki ana sebepler.
Gelelim tekrar paritedeki değişimin bizim üzerimizdeki etkilerine. Aslında rapor paritedeki düşüşün bizim dış ticaretimize verdiği zarar üzerine yazılmış ama o kadar hızlı bir değişim var ki şimdi aynı meseleyi tam tersi bir taraftan okuyabiliriz.
Euroyla ihracat dolarla ithalat
2023’te ihracatımızın %46’sı euro cinsinden yapılırken ithalatımızın sadece %28’i euroyla gerçekleştirilmiş. Yani yıllardır konuşulagelen dolarla ithalat, euroyla ihracat yapıyoruz denilen meselenin arkasında bu veriler yatıyor. Aslında doğru cümle; “İhracatımız içindeki euronun payı ithalatımız içindeki euronun payından daha yüksek!” olmalıydı. Hal böyle olunca da EUR/USD paritesi yukarı gidince dolarla ithal eden bir şirketin maliyetleri artarken satışlarından elde ettiği gelir o derece yükselmiyor. Yükselmesi için euro cinsinden sattığı mallara zam yapması gerekiyor. Bu da rekabetçiliğini zedeleyen bir unsur. Ne kadar zedelediği sorusuna da işte Merkez Bankası’nın enflasyon raporundaki çalışma cevap vermiş.
Sonuçlar konunun abartıldığı kadar da büyük bir öneme sahip olmadığını gösteriyor. İhracatının tamamını euro cinsinden ve ihracatının tamamını dolar cinsinden yapan iki firma düşünelim ve dolar da euro karşısında %10 değer kazanmış olsun. Euroyla ihracat yapan firmanın dolar cinsinden ihracat fiyatları dolarla ihracat yapan firmaya göre aynı ayda %3.9, takip eden ayda %2.6 düşüş göstermiştir. Bu da demek oluyor ki ilgili firma paritedeki aleyhte yaşanan gelişmenin bir kısmını fiyatlara yansıtarak bertaraf etmiştir. Diğer taraftan da dolar cinsinden ihracat fiyatlarının düşmesi sonucu ilgili firmaların ihracat miktarlarında artış görülmüştür.
Tabii şu anda EUR/USD paritesinde artış olduğunu dikkate alarak bu etkilerin tam tersinin olduğunu unutmayalım. Ama iki durumda da paritedeki %10’lar civarındaki değişimlerin katastrofik bir etki yaratmadığını ve ekonomi/kur politikası bir değişimi gerekli kılmadığını söyleyebiliriz.