Euro/dolar neyi fiyatlıyor?
Serhan Yenigün / Finansinvest
Avrupa Merkez Bankası dün beklendiği gibi ikinci kez faiz artırımına gitti ve politika faizini yüzde 1.25'den yüzde 1.50'ye çıkarttı. Banka, 2008 yılında yaşanan küresel kriz nedeniyle yüzde 4.25 olan politika faizlerini sekiz ay gibi kısa bir süre içinde yüzde1'e düşürmüş ve yirmi dört ay boyunca bu seviyede tutmuştu. Ancak, bu yılın ilk aylarında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan gelişmelerin petrol öncülüğünde emtia fiyatlarını yukarı çekmesi, Avrupa Merkez Bankası'nın bölge ülkelerinde yaşanan mali sıkıntılara rağmen enflasyon karşısında adım atmasını ve tedrici bir faiz artırım patikasına girmesini gerektirdi. Fed'in düşük faiz - yüksek likidite politikasını sürdürdüğü bir ortamda dolar lehine çok fazla parametre bulunamaması, Avrupa'ya yönelik kaygılara rağmen faiz artırımları nedeniyle euronun, dolar karşısında destek bulmasına neden oldu.
Buradan da görüldüğü ve akademik metinlerde de çokça altının çizildiği gibi iki para birimi arasındaki dengenin oluşması bu para birimlerinden elde edilebilecek faiz getirileri ile yakından ilişkili. Elbette bu para birimlerinin ait oldukları ülke ya da bölgelerin ekonomik koşulları, makro görünümleri, borç ve bütçe yapıları gibi parametreler de paritelerin fiyatlanma mekanizmalarında önemli yer tutuyor. Ancak, son dönemde euro/dolar'da güzel bir şekilde test edildiği gibi bu tür gelişmeler şu dönemde sadece volatilite yaratmakta. Görece sağlam yapısı ile dikkat çeken doların, zayıf yapısı ile endişe yaratan euroya karşı bu dönemde değer bulamamasını açıklamanın en mantıklı yolunun bu anlamda faiz farkları ve bu farkları belirleyecek parametreler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eğer teşhisi doğru koyuyorsak, bundan sonra euro/doların nasıl şekilleneceği konusunda bir beklenti oluştururken de doğru bir çıkış noktası yakalamışız demektir. Ancak, piyasaların genel olarak beklentileri önceden fiyatladığını ve çoğu zaman teorik açıdan artı sonuç vermesi beklenebilecek gelişmelerin (eğer önceden satın alınmış ise) gerçekleştiğinde satış ile karşılandığını hatırlatalım. Burada Avrupa Merkez Bankası ve ABD Merkez Bankası'nın kartlarını ne derece açık oynadıkları çok önemli. Avrupa Merkez Bankası'nın uzun bir süredir faiz artırımlarından bahsettiğini dikkate alırsak henüz bu konuda renk vermemiş olan Fed'in daha dikkatle izlenmesi gerekiyor. Haziran ayı itibariyle 600 milyar dolarlık tahvil alım programını sonlandıran Fed, şimdilik parasal gevşemeyi bitirdi. Ancak henüz sıkılaşma yönünde bir sinyal yok. euro/dolardaki kırılma noktası, Avrupa'nın mevcut retoriğini koruyacağı ön kabulü ile Fed'den bir sıkılaşma sinyali gelmesi olacaktır.