Euroda yükseliş başladı demek için erken
Euro Bölgesi'nde açıklanan makro verilerde bir canlanma olduğu görülüyor. Bu hafta yayımlanan Euro Bölgesi satın alma yöneticileri endeksi 56.8 olarak geldi. Bu tarz endekslerde 50'nin üstü genişleme bölgesi oluyor. Bu rakamın son altı yılın zirvesi olduğunu belirteyim. Euro bölgesindeki kriz başlamadan önce, satın alma yöneticileri endeksinde 56-57 civarındaki rakamlar yüzde 3 civarında bir ekonomik büyüme yaratıyordu. Bugünkü şartlar farklıdır. Ancak Avrupa’nın bazı bölgelerinde bir hareketlenmenin olduğu da açıktır.
Ekonomik verileri takip etmenin yanı sıra olay yerinde gözlem yapmak faydalı oluyor. Birkaç günlüğüne Atina'ya gittim. Yunanistan’ın başkenti deyim yerindeyse perişanları oynuyor. Şehir merkezinde çok sayıda satılık ve kiralık dükkân var. Daha kötüsü insanlarda bir dirhem umut yok. Ülke ne üretecek, 300 milyar euroyu aşan borcu nasıl çevirecek? Hadi Yunanistan’ın durumu farklı diyelim. Euro Bölgesi'nin en büyük üçüncü ekonomisine sahip olan İtalya’da da işler parlak gözükmüyor. Ekonomik açıdan ülke 20 yıldır yerinde sayıyor. Reel bir büyüme yok.
Bankacılık sektöründe büyük bir sermaye sorunu var. Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) tahvil alımları ve likidite desteği olmasa, İtalyan bankaları ayakta kalamaz. Diğer taraftan bölgenin lokomotifi olan Alman ekonomisi müthiş bir performans sergiliyor. Özel sektör güveni tüm zamanların en yüksek seviyesinde ki bu durum yüzde 5 civarında bir büyümeyi işaret ediyor. Alman ekonomisinde belirgin bir ısınma var.
Kritik nokta, Almanya ve diğer ülkeler arasında ekonomik açıdan büyük bir farkın olmasıdır. Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) da bu potansiyel riske vurgu yapıyor. Alman ekonomisinde aşırı bir canlanmanın olduğunu vurguluyor. Merkel, AMB'yi euronun değerini düşük tutan politikalar izlemekle suçluyor. Kriz öncesi dönemde, euro bölgesindeki merkez ülkeler dengeli büyürken, İrlanda ve İspanya gibi ülkelerin ekonomilerinde aşırı bir ısınma vardı. Mevcut konjonktürde Alman ekonomisi ısınırken, Euro bölgesinde bunu dengeleyecek ülkeler yok. Yukarıda Yunanistan ve İtalya’dan bahsettim. Diğer ülkelerin envaitürlü sorunu var.
Merkel ve Bundesbank'ın sertçe eleştirdiği AMB içinde politika değişikliği ile ilgili görüş ayrılığı var. Kurumun ağır toplarından, piyasalardan sorumlu Coeure ile baş ekonomist Praet ayrı telden çalıyor. Coeure daha şahin görüşlere sahip. Praet ekonomik veriler daha da toparlanmadan iletişim politikasının değişmemesi gerektiğini savunuyor. Piyasalar, haziranda ekonomik büyümeyle ilgili ifadelerin, eylülde enflasyonla ilgili söylemin değişeceğini öngörüyor. 2018'de para politikasında bariz değişimlerin olacağı tahmin ediliyor. Ben; Draghi'nin Praet'in görüşlerine biraz daha yakın duracağını, ama Coeure'nin şahin görüşleri için de bir esneklik payı bırakacağını düşünüyorum. Çekirdek enflasyon önümüzdeki aylarda yüzde 1'in üzerine çıkarsa, eylülde daha şahin bir Draghi görebiliriz. Tahvil alımlarının azaltılması 2018'den itibaren başlayabilir. Negatif olan mevduat faizinin artırılması 2018'in ortasında ve sonunda olabilir. Yani bazı şeylerin gerçekleşmesi için daha çok zaman var.
AMB'nin şahin bir tavır takınacağı beklentisi euroyu destekliyor. Haftalardır artan spekülatörlerin euro alım pozisyonları çok yüksek seviyelere ulaştı. Euro alım pozisyonlarının bu kadar artması, yatırımcıların euro tahvillerinde de yüklü alımlarının olduğunu gösteriyor. Piyasa AMB'nin hazirandan itibaren daha agresif bir söylem takınacağını düşünüyorsa, tahvillerde alım pozisyonunda olan yatırımcılar zorlanabilir. Çünkü piyasa faizlerindeki yükselişler, tahvil fiyatlarını düşürür. Fed faizinin önümüzdeki 12 ayda 45 baz puan civarında artması bekleniyor. Bu sürede AMB'den bir faiz değişikliği gelmeyebilir. Bu nedenle, "Euronun yükseliş dönemi başladı" demek için erken olabilir.