Euro sallanmaya başladı
Bu hafta üç gün İstanbul'da, bir gurup bankacıya makro göstergelerle ilgili seminer verdim. Seminerin son günü bir bankacı, "Hocam siz Türkiye'nin borçlanma dinamiğinde sorun var diyorsunuz ama, ABD'nin de çok borcu var. Ne olur sanki bizim de borcumuz çok olsa?" diye bir soru sordu. Bu soruya uzun bir cevap verdim. Ancak burada cevabım kısa ve yine bir soru ile olacak. Sizin paranız rezerv para mı?
Bir ülkenin borçlanma dinamiğindeki sorunların ülkenin başına nasıl bela olacağını görmek için son günlerde AB'deki gelişmeleri izlemek yeterli. Bu hafta AB'ye üye ülkelerin Maliye Bakanları yaptıkları toplantıda borç batağına düşen Yunanistan'ın kendi sorununu kendisinin çözmesine karar verdi. Bu kararla birlikte Euro'nun aralık ayında başlayan ABD Doları karşısındaki aşağıya doğru gidişi hızlandı. Bu gelişimin borç yapısı bozuk olan ülkelerin başına neler gelebileceğini, hatta üyesi olduğu topluluğu bile nasıl etkilebileceğini herkese gösterdiğini umuyorum.
Euro'nun ABD Doları karşısında değer yitirmeye başlaması hatta şu an ki seviye olan 1.41 düzeyinden 1.35 dolar düzeyine gerileyeceği savının güçlenmesinin ardındaki neden, AB ülkelerinin Borç Stoku/GSYİH yükselmeye başlamasının yanında borçların geri ödenmesi ile ilgili risklerin artmasıdır. Nitekim Almanya dışındaki AB'nin belli başlı ülkeleri arasında CDS (Credit Default Swap, Kredi Temerrüt Takası) spreadleri ABD'nin üzerine çıkmış durumda.
CDS Spreads
Yunanistan 263
İrlanda 141
İspanya 111
Portekiz 102
İtalya 100
İngiltere 83
ABD 35
Almanya 27
Kaynak: Financial Times, 13 Ocak 2010
Gelinen bu noktada EURO'nun kasım ayından itibaren değer yitirmesi paritenin hangi noktada sabitleneceğini de sorulur hala getirdi. Bu soruya verilecek yanıt sadece AB ülkeleri için değil bizim ihracatçı ve ithalatçımızı da ilgilendiriyor. Sorunun yanıtı zordur. Çünkü bu aşamadan sonra paritenin belirleyicileri AB'nin bütçe açığını kapatmak için nasıl bir politika yürüteceği ile ABD'nin doların Euro karşısında değerlenmesine nasıl bakacağı ve özellikle paritenin bu noktaya taşınmasında ilk atağı yapan Güney Asya'daki gelişmeler ile ilgilidir.
Hiç şüphesiz bu gelişmeler 2009 yılı içinde sürdürülen doların yerine Euro'nun rezerv para olarak kullanılabileceğini ileri süren görüşlerinde artık geçerliliği ortadan kaldırdı. Bu arada bizi takip eden okurlar yazmış olduğumuz yazılarda Euro'nun böyle bir işlevi yüklenmesi için yeteri kadar güçlü olmadığını anlattığımızı anımsayacaklardır.
Euro, dolar paritesindeki bu gelişmeler iyi oldu. Çünkü kriz sonrası yeniden inşa edilmeye çalışılan uluslararası finans yapısı da yavaş yavaş şekillenmeye başladı.
Gelişmeleri yakından izlemekte fayda var.