Euler Hermes Başekonomisti Subran: Türkiye sanayi devi olarak yükseliyor

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

 

Euler Hermes Grubu Baş Ekonomisti Ludovic Subran’a göre Türkiye bir sanayi devi olarak yükselme potansiyeline sahip. 2000 yılında Türkiye’nin temel ihracat kalemleri tekstil ve gıda ürünleriyken, bugün otomobil sanayi ilk sıraya yerleşmiş durumda. Subran’a göre, Türkiye’nin sanayi sektörüne ağırlık vermesi son derece yerinde bir karar. Türkiye'nin Almanya gibi enflasyondan korktuğunu, fakat küresel ticarette esnekliğini korudukça ilerlemeye devam edeceğini söyleyen Subran, "Almanya kötü durumda, çünkü ticaret yaptığı Avrupa ülkeleri kötü durumda. Türkiye çok sayıda pazara yönelebilir. Özellikle ABD ve Afrika büyük bir potansiyel sunuyor" diyor.

Subran bu arada, faizler ile ilgili, "Eğer Merkez Bankası Başkanı ben olsaydım, faizleri sabit tuttardım" yorumunu yapıyor.

Alacak sigortası şirketi Euler Hermes, Güney Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerindeki, mevcut ve geleceğe yönelik ekonomik trendleri ve yeni yıl öngörülerini “Trade Observatory – Ulusal Ticarete Global Bakış” başlıklı bir değerlendirme kapsamında paylaştı.
“Türkiye: Sanayi devi uyanıyor mu?” başlıklı analiz çerçevesinde Türkiye ekonomisini değerlendiren Subran'ın öne çıkan yorumları şöyle:
 
Volatilite devam ediyor

• Türkiye, 10 yıldır güçlü ancak konjonktürel büyüme kaydediyor. 2003-2008 yılları arasında hızlı büyüme kaydedildi ve global kriz sonrasında güçlü bir toparlanma gerçekleşti, ancak dış darbelere karşı volatilite ve hassasiyet devam ediyor.

• 2014 yılında parasal sıkılaştırmaya gidilmesiyle yerel talepte azalma görülse de, bunun net ihracata olumlu katkısı oldu. Yerel talepte toparlanma ve yurtdışı görünümde iyileşme ile 2015’te büyümenin yüzde 3.8 seviyesinde olacağı öngörülüyor. 2014 için büyüme tahmini 3.1.

• Yerel talep, büyümeyi sürükleyen kalem olmaya devam ediyor. Üretim cirolarındaki büyüme ılımlı seyretmeye ve değişken olmaya devam ediyor. Hem istihdam, hem de ücretlerdeki büyüme, 2015’te yerel talepteki iyileşmeyi destekleyecek.

Finansman bulmakta zorlanıyor

• Finansman, şirketler için sorun olmaya devam ediyor. 2014 yılında parasal sıkılaştırma ve alınabilecek risk büyüklüğün azalması nedeniyle yatırımlarda düşüş yaşandı. Doğrudan yabancı yatırım girişleri ılımlı seyrediyor. 2005-2013 yılları arasında doğrudan yabancı yatırım GSYİH’nın yüzde 0.7’sine ulaştı. Polonya, Bulgaristan, Brezilya, Çin gibi benzer grup ortalaması yüzde 1 civarında. Türkiye daha fazla güven vermeli.

• 2013 yılında kurumsal iflaslar yüzde 8 artarken; 2014 yılında yüzde 12 geriledi. İflasların 2015’te yüzde 5 gerilemesi gerekiyor.

• Yüksek cari açığın büyük bölümünün yeni kısa vadeli borç ile finanse edilmesi ani bir geri dönüş riskini artırıyor. 111 milyar dolar olan döviz rezervleri 5 aylık ithalatı karşılasa da, yıllık borç tahakkukunun yalnızca yüzde 60’ını karşılıyor.

Bankalarda iyileşme az

• Kamu finansmanında iyileşme kaydedildi, bankalardaki iyileşme ise daha az. Açığın 2015’te yüzde 2 seviyesinde olması bekleniyor. Ufukta daha fazla konsolidasyon var. Bankaların özellikle kısa vadeli borcu hızlı bir şekilde artıyor. Bu oran 2007’de toplam borcun yüzde 7’sine denk gelirken; bugün yüzde 23’üne ulaşıyor.

• FED politika değişikliğinin önemli yansımaları 2015’te TL’nin değerinin yüzde 5 daha düşeceği anlamına geliyor. Hızlı düşüşler ekonominin yararına olmuyor.

• Reel efektif döviz kuru (REER); Türkiye ekonomisinin AB’ye göre daha rekabetçi olduğunu gösteriyor.

• Türkiye, iş verimi açısından en güçlü OECD ülkelerinden biri konumunda.

ABD ve Afrika pazarına yönelmeli

• Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasında, değişen pazarlara etkileyici bir şekilde uyum sağlayabiliyor. Hazır giyim ve gıdanın yerini yavaş yavaş daha çeşitli ve endüstriyel bir ihracat tabanı almış durumda.

• Türkiye'nin Asya ve Ortadoğu bölgesi ile ticareti iki kat artış gösterirken, Avrupa ile ticareti yüzde 30 geriledi. 2015’te 13 milyar dolarlık potansiyel ihracat kazancının 11 milyar doları Euro bölgesi dışı ülkelere yapılan ticari faaliyetlerden gelecek. Bu arada ABD ve Afrika pazarı büyük bir potansiyel oluşturuyor. Türkiye bu pazarları değerlendirmeli.

• 2015’te ihracattan elde edilebilecek toplam potansiyel kazançların neredeyse yarısı 3 sektörden gelecek: Tekstil, tarım ürünleri ve otomotiv.

İhracatta dört fırsat alanı: Tekstil, tarımsal ürün, otomotiv ve kimya

 Ludovic Subran, Türkiye’nin ihracat açısından dört sektöre öncelik vermesi gerektiğini söylüyor. Bunlar tekstil ürünleri; tarımsal ürünler; otomotiv ve kimya. Analizde şu yorumlar dikkat çekiyor:

. Türkiye; tekstilde Alman, İspanyol ve İngiliz markaların ana tedarikçisi konumunda. Tekstilin 2015’te 2.3 milyar dolarlık ek ihracatın sürükleyici kalemi olması bekleniyor.

. Doğu Avrupa ve Rusya tarımsal ürünlerde yeni tedarikçiler arıyor. Bu Türkiye’nin 25 milyar dolarlık ticari açığını kapatması için bir fırsat olabilir. 2015’te yaklaşık 2.5 milyar dolarlık ek toplam tarımsal ürün ihracatı bekleniyor.

. Otomobil üretimi, kapasitenin ve Avrupa pazarının büyümesi ile artacak. Türkiye'de altı adet uluslararası araç üreticisi faaliyet gösteriyor. Bunlar Renault, Hyundai, Ford, FIAT, Toyota ve Honda. Yerel üretimin yüzde 80'i ihraç ediliyor. 2015 yılı için ihracat beklentisi ek 1.7 milyar dolar.

. Kimya sektörü genişlemeye devam ediyor. 2015'te sektörün ihracata katkısı 1.4 milyar dolar olacak. Plastik sektörü, kimya sektörünün yükselişini destekliyor. Özellikle otomotşv ve inşaattaki güçlü büyüme, 2009 yılından bu yana plastik ürünlere talebi artırıyor.
 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar