"Etrafından mı dolaşalım, içinden mi geçelim ?.."
Sorunları nasıl çözmekten hoşlanırsınız ? Elbette "önce sorun var mı yok mu onu konuşalım?" diyenler olacak. Kestirmeden cevap vereyim. Sorun var. Bu sebeple hemen maksadımı açıklayayım.
Bir sorunun etrafından dolaşmak veya üzerinden atlamak kişinin tercih edeceği bir yaklaşım biçimidir. "Çözüm" demiyorum çünkü söz konusu yaklaşım herhangi bir çözüm niyeti içermez.
Diğer taraftan sorunun doğrudan içinden geçmeye karar vermek, sorunun çözümü için garanti vermese de birinci yaklaşım biçimine göre daha pozitif bir adım olmaktadır.
"Sorunları çözmenin zamanı vardır" diyene cevabım şudur: "Sorunları zamanında çözmek lazım". Artık siz karar verin.
"Yeniden Arjantin ve Türkiye..."
Herkesin bildiği kendine yetiyor ancak, zor zamanlarda bazı zor kararların alınması gerekiyor. Geçen hafta bir süper bono arzının gerekli olduğunu, atılan adımların kalıcı bir etki yaratmayacağını söylemiştim.
Şöyle ki eğer hazine gereken adımları atmaz ise, Arjantin Merkez Bankası’nın yaptığını yapmak zorunda kalacağız. Faizleri 1500 baz puan artırarak oldukça radikal bir adım atan Arjantin Merkez Bankası, ulusal paranın değer kaybetmesini bu şekilde önlemeye çalışıyor. Ayakta alkışlayanların aksine, ben bu adımın sonuç açısından başarılı olacağını pek düşünmüyorum.
Arjantin'de yapılması gereken o kadar iş var ki, faiz artırımı belki de en son hamle olarak düşünülmeliydi.
Türkiye'ye gelirsek: Atılması gereken adım yerine hiç atılmaması gereken bir adıma doğru sürüklendiğimizi hissediyorum ve bu beni endişelendiriyor. Küçük ve kalıcı olmayan olumlu haberlere bakıp, "tamam geçti" diyoruz.
Örnek: Geçen hafta dış ticaret açığının azaldığına dair bir açıklama yapıldı. Sevinenler oldu ancak, Türkiye’nin ithalatının % 85’inden fazlasının hammadde aramalı ve yatırım malı olduğunu hatırladığımız zaman, önümüzdeki dönemde büyümenin düşeceğini net olarak görebiliyoruz. İhracatın katma değerinde radikal bir artış olmadığına göre, ancak ve ancak üretimdeki azalışla açıklanabilir.
Mecburen yazının başına dönüyoruz. "Sorunların etrafından mı dolaşalım, içinden mi geçelim ?"...
"Enflasyon beklenenden düşük çıktı da ne demek ?..."
Sizlerle aylar önceki raporlarımda bariz bir tehlikeden bahsetmiştim. Ne döviz, ne faiz ne de başka bir şey. En önemli tehlike "alışmak". Gerçekten bazı medya ajanslarından paylaşılan haber başlıkları bu yola girdiğimizi gösteriyor.
Üretici fiyatlarında %30'un üzerinde, Tüketici Fiyatlarında % 20'ye yaklaşmış olan enflasyon için "beklenenden düşük" çıktı demek tek bir anlama geliyor: "İzafiyeti kaybetmek". Yani artık ekonomik parametrelerle ilgili algılama hassasiyetimiz kayboluyor. Bu da hem faizler hem de enflasyondaki yüksek seviyelere alışarak, günlük yaşamın bir parçası haline getireceğimizi gösteriyor.
Özetle olumsuz şartlar kronikleşebilir. Bu sebeple önümüzdeki 2 ay boyunca bizi oldukça stresli günler bekliyor diyebilirim.