Et fiyatları ve enflasyon üzerine

Ümit ÖZLALE
Ümit ÖZLALE umit.ozlale@dunya.com

Geçen haftalarda yaptığı­mız bir tespiti tekrarlaya­rak başlayalım: Türkiye gibi enf­lasyonun çok yüksek olduğu ve beklentilerin yönetilemediği ül­kelerde enflasyonla mücadele sadece para politikasının başarı­sına bırakılamaz. Tarım, ticaret, enerji, sanayi ve maliye politika­larında yapısal reformlar yapıl­madıkça enflasyon ancak geçici olarak ve yüksek bir toplumsal maliyetle düşecektir. Son dö­nemlerde artan et fiyatlarını ve bunun için önerilen çözüm öne­rilerini bu çerçevede değerlen­dirmek gerekiyor.

Yıllardan beri izlenen yan­lış tarım politikaları sonucunda et fiyatları arttı ve bu artışı diz­ginlemek için daha önceki yıl­lardan alışageldiğimiz üzere it­halata başvuruldu. Et fiyatları­nın bu dönemde artması sadece Türkiye’ye mahsus bir olumsuz­luk zira dünyada gıda enflasyo­nu neredeyse kıpırdamıyor; et fiyatlarında kayda değer bir ar­tış yok; üretim maliyetini arttı­ran temel unsurlardan biri olan döviz kuru da yatay seyrediyor. Demek ki sorun bizde. Üstelik bu sorunla da ilk defa karşılaş­mıyoruz: Son 10 sene içinde et fiyatlarını kontrol etmek için ar­tan oranlarda et ithal ediyoruz. Artık et ithalatıyla sorunları ka­lıcı olarak çözemeyeceğimiz, an­cak ve ancak öteleyebileceğimiz ortada.

Ne yapmalı?

Peki ne yapmalı? İlk önce dün­yada hiçbir ülkenin tarımdan çıkmadığını ve strate­jik öneminden dolayı tarımı denetleyip, des­tekleyip düzenlediği­ni not edelim. Bizim de ürün planlaması açı­sından düzenlemeleri yapacak ve bakanlığın koordinasyonunda ça­lışacak bir üst düzen­leme kuruluna ihtiya­cımız var. Bu tür bir planlama aklını bakanlığa yer­leştirmemiz gerekiyor.

Bitkisel ya da hayvansal üre­tim yapmasından bağımsız ola­rak çiftçimizin en önemli so­runlarından biri belirsizlik ve beraberinde gelen nakit akışını yönetememe… Dolayısıyla veri­lecek olan desteklerin zaman­laması kritik önem taşıyor. Bu desteklerin süt sağılmadan, be­si hayvanı kesime gitmeden ön­ce verilmesi ve diğer destek öde­melerini de üretim sonrası en geç üç ay içinde ödenmesi gere­kiyor.

Hayvansal üretim yapan çift­çinin en önemli ve belirsiz ma­liyet kalemlerinden biri de yem fiyatları. Yem ithalatına bağım­lılık çiftçiyi kur artışlarına da­ha da duyarlı hale getiriyor. Bu problemin de çözümlerinden biri Türkiye’nin bitkisel ürün planlamasını yem üretimini dik­kate alacak şekilde yapmasıdır. Yani iş yine dönüp dolaşıp tarım gibi stratejik sektörlerde plan­lamanın önemine geliyor. Yem konusunda çözümlerden biri de hayvansal üretim işletmelerinin kendi karma yem ünitelerine sa­hip olmasının desteklenmesi…

Bir başka çözüm önerisi de bü­yükbaş besicilikte zamana bağlı kısa süreli besleme modeline ge­çilmesi olabilir. Yem tüketimi ve bakım süresi açısından bir ma­liyet optimizasyonunun sağlan­dığı bu modelde dikkat edilmesi gereken kritik noktalardan ikisi hayvan refahının gözetilmesi ve veteriner hekim takibinin yapıl­masıdır. Sadece bu açıdan değil genç hayvan ölümleri başta ol­mak üzere zayiatın azaltılması için de veterinerlik hizmetleri­nin iyileştirilmesi ve taşra teşki­latının kapasitesinin güçlendi­rilmesi gerekiyor.

Hayvansal üretim yapan çift­çinin karşı karşıya kaldığı be­lirsizliği azaltmanın yolların­dan biri de parite uygulaması­nın getirilmesi. Bu yolla çiğ süt ve et üreticilerinin girdi fiyatla­rındaki olası artışlara karşı ko­runması sağlanabilir. Tam da bu noktada tarım ve ticaret po­litikalarının kesişimindeki bir problemden bahsetmek gere­kiyor. İlk olarak Aksaray’da bu problemle karşılaşmıştık. Çiğ süt üreticisinin ürününü alan fabrika aynı zamanda bölgedeki büyük yem üreticilerinden biri. Çiğ süt üreticisinin ürününü de ancak yemi kendisinden alma­sı şartıyla satın alıyor.

Dolayı­sıyla çiğ süt üreticisi tam anla­mıyla arada kalıyor. Üretim zin­cirlerindeki bu tekelci yapıların çözülmesi Ticaret Bakanlığı’nın faaliyet alanında. Maalesef ta­rımda ya da başka bir sektörde bu problemin çözüldüğünü göre­miyoruz. Tabii tarım özelinde bu sorunun çözülmesinin yolların­dan biri de kooperatifçiliğin ge­liştirilmesi. Bu konuda istenen seviyenin çok uzağındayız. Üste­lik içinde kooperatif kelimesi ge­çen tarım ve kredi kooperatifle­rinin de çiftçinin sorunlarına ne kadar duyarlı ve yakın olduğu da herkesin malumu!

Siyasete girmeden önce 11. Kalkınma Planı’nda enflasyon­la mücadele raporunu yazarken hayvansal üretim ile ilgili tar­tışmalarda Türkiye’nin bitki ör­tüsünün büyükbaş hayvancılığa elverişli olmadığı, zaten Türki­ye’deki büyükbaş hayvan ırkının da verimli olmadığı birçok uz­man tarafından dile getirilmiş­ti. Bu tespitten yola çıkarak ül­kenin hayvansal ırk haritasının çıkarılıp yerli ırk hayvanlarının ıslah edilmesi de bir çözüm öne­risi olarak düşünülebilir.

Eğitim ve kalkınmanın boyutu

Bir başka tartışma konusunu da ölçek ekonomisi çerçevesin­de yaşıyoruz. Bu konunun tar­tışmalı bir konu olduğunu ve eleştirileceğimi biliyorum ama yazmasam olmaz: kesinlikle bü­yük ölçekli tarım işletmelerini özendirmemiz gerektiğini, tarı­mın kurtuluşunun bu dönüşüm­de saklı olduğunu düşünüyorum.

Bu kısa ve hayvansal üretimin birçok sorununa değinemediğim yazıda son olarak işin eğitim ve kalkınma boyutuna dikkat çek­mek istiyorum. Siyasete girdi­ğim günden itibaren okulda üc­retsiz yemek programına dikkat çektim. Yoksullukla mücadele­de dünyanın bütün ülkelerinde başarıya ulaşmış bu programı neden ülkemizde uygulamadığı­mız benim için hala bir muam­ma. Dengeli beslenme ve eğitim­de başarı arasındaki ilişki bili­niyorken, çocuklarına harçlık vermek zorunda kalmayacak ai­lelerin bütçesine dolaylı yoldan bir katkı olacağı açıkken ve okul­laşma oranının artacağı kesin­ken bu programı neden uygula­madığımızı anlamıyorum.

Okul­da ücretsiz yemek programının tarım ve kırsal kalkınma açısın­dan da pozitif bir tarafı var: ta­lep yaratıyorsunuz! Düşük aile bütçesinden dolayı ya da denge­li beslenme alışkanlığı olmadığı için süt ve et ihtiyaçlarını kar­şılayamayan çocuklarının bu ih­tiyaçları artık karşılanabilecek. Bu artan ihtiyacı karşılamak için bölgedeki üreticilerin seferber edilmesi de sadece çocukların değil çiftçilerin de yüzünü gül­dürecektir. Bunun için bütçede hem kaynak var hem de geliş­miş ülke uygulamalarından çı­kartılmış dersler var. Sadece is­tek yok!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Basit ama zor… 26 Mart 2025
Tarih tekrar eder mi? 26 Şubat 2025
TÜSİAD vs MÜSİAD 19 Şubat 2025
Devlet korur… 07 Şubat 2025