Estetik binalar cennetinde

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Zeytinyağının bir kültür ürünü olduğunu yıllardır her vesilede yazıyor, söylüyorum. Kişi başına tüketim oranının çok düşük olduğu ülkemizde, zeytinyağı üzerine yapılan bilinçlendirmeye yönelik çalışmalara destek vermenin gerekli olduğuna inanıyorum.

Zeytinyağı kültürünün derinleşmesi, geniş kitlelere maledilebilmesi amacıyla sektör, özellikle son yıllarda yoğun bir çaba içerisinde. Binlerce yıllık bu kültürün toplumsal belleğimizde sürmesi, gelecek kuşaklara taşınabilmesi için önemli araçlardan birisi de zeytin ve zeytinyağı üzerine hazırlanan kitaplar.

1878’ten bu yana üretim yapan sektörün duayen kuruluşu Komili, geçtiğimiz günlerde “Edremit Yöresi Yağhaneleri (Geçmişten Günümüze Zeytin, Zeytinyağı ve Sabun Sanayii)” isimli bir kitap yayınladı.

Geleneksel zeytinyağı kültüründe son derece büyük önemi olan yağhaneler, Edremit ve yöresinin sosyokültürel yapısını şekillendiren temel öğelerden. Uzun yıllar boyunca (1980’lerin ortalarından 1990’ların sonuna) yöreyi adım adım gezmiş, Kaz Dağları’ndan zeytin denizlerini büyük bir keyifle seyretmiş birisi olarak benim de yağhanelerle ilgilenmemem imkânsızdı.

O senelerde gittiğimiz her yerde yağhanelere rastlıyor, üretim sürenlerde zeytin sıkımını izlemeye çalışıyordum. Kendi haline terk edilmiş olanlar ise asaletlerinden asla kaybetmemişlerdi. Çünkü, yapıların kendisi bir sanat eseriydi. Estetik ve mimari açılardan ilgi çekici özelliklere sahiplerdi. Yüksek tavanlarını, önceleri dört veya altı köşeli olan, ilerleyen yıllarda yuvarlak inşa edilmiş bacalarını, ön ceplerindeki ay ve yıldız figürlerini, kitabeleri, giriş kapısı üzerinde veya duvarlarındaki eski yazıyla çoğunlukla “Tevekkeltü Alallah” yazan levhalarını yüzlerce fotoğraf karesine saklamayı başarmıştım.

Ayvalık, Edremit, Burhaniye, Havran ve Küçükkuyu civarlarında 19. yüzyıl sonları, 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş bu yağhanelerde aynı zamanda sabun imalâtı da yapılıyordu.Söylediğim gibi benim dolaştığım yıllarda çok azı çalışır durumdaydı. Çoğu yalnızlığına terk edilmiş, zaman içerisinde kendisine uzanacak şefkat dolu elleri bekliyordu. Neyse ki son yıllarda bu binaların turizme kazandırılması için çalışmalar yapılıyor.

Prof. Dr. Recep Efe, Prof. Dr. Abdullah Soykan, Doç. Dr. İsa Cürebal ve Yard. Doç. Dr. Süleyman Sönmez’in hazırladıkları sözünü ettiğim kitap ise söz konusu binaları bugünkü halleriyle ve kimi geçmiş görüntüleriyle koruyacak olan önemli bir belge.

Yağhanelerin ili, ilçesi, köyü, enlem ve boylamları ile yer aldığı kitapta Edremit yöresi haritaları da bulunuyor. Bu yörede bulunan binaların tarihçesi, bugünkü durumları, varsa ilginç öyküleri ile anlatıldığı çalışmanın girişindeki “Yöre ve Zeytin” başlıklı makalede sektörün gelişiminin kısa tarihçesi sunuluyor.

“Trilye’den Yusufeli’ne, Adatepe’den Derik’e Hayat Ağacıyla yaşayanlar”, “Ağaçtan İnsana Zeytinyağı Anıtları” kitapları ve “Zeytinden Damlayanlar” belgeselinden sonra zeytinyağı kültürüne Komili’nin bu katkısı da kütüphanemdeki yerini aldı. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski, kandilde yanmaktan ilaç olarak kullanılmaya kadar her derde deva zeytinyağı, şimdi kendisini anlatacak yeni çalışmaları bekliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar