Esnek çalışma ve katalitik platform ne demek?
Teknolojik gelişmeler, iş yapış şekillerini, kullanılan araçları ve başarı için gerekli olan yetkinlikleri hızla değiştirdi. Özellikle pandemi sonrasında, geleneksel iş süreçleri ve kuralları evrildi. Çalışma saatleri, yerleri ve yöntemler mekândan bağımsız hale geldi.
Elektrik, internet, bilgisayar veya mobil-akıllı cihazların bulunduğu her yer artık bir iş yeri olarak kabul ediliyor. Freelancerlar, danışmanlar ve proje bazlı çalışanlar gibi, birden fazla işte çalışanların (overemployment – aşırı istihdam) sayısı büyük oranda arttı. Kısacası, ülkemizde ve dünya genelinde organizasyonlar, geleneksel bordrolu çalışanların yanı sıra, kontratlarla çalışan bu ‘karma iş gücünden’ de giderek daha fazla yararlanmaya başladı.
İş dünyasındaki dönüşümü fark eden girişimciler de hızlı bir şekilde ‘katalitik’ denilen platformlar kurarak iş gücü ihtiyacı olanlarla; beceri, yetenek ve hizmetlerini sunmak isteyenleri hızlı bir şekilde buluşturan, eşleştiren çözümler oluşturdular. Dijital çağın bu yeni, katalitik iş modelleri aslında Airbnb, Uber, Amazon gibi firmaların çalışma mantığından ilham alınarak türetildi. Bağımsız profesyonellerin, serbest çalışmak isteyenlerin ve firmaların esneklik gerektiren projelerde birlikte çalışma fırsatlarını çoğaltabilmeleri için son derece önemli hale geldi.
Ülkemizde de örnekleri görülmeye başlandı
Örneğin, bu yeni alanın öncülerinden biri, yapay zekayla entegre çalışan ‘Workflex’ adlı katalist bir platform. Kısa süre önce, sınırlar ötesi hizmet ihracatının mümkün hale gelmesi ve yetenek savaşında rekabetin artmasıyla birlikte, ‘Workflex UK’ adı altında yurtdışında da faaliyete geçen startup’ın kurucusu ve CEO’su olan, yirmi yıl boyunca büyük kurumsal şirketlerde insan kaynakları alanında üst düzey yöneticilik yapan Zeynep Bilgiç’le sistem hakkında bilgi almak için görüştüm ve şunları öğrendim;
-Kadrosundaki bordrolu ekiplerin dışında, spesifik bir uzmanlığa, belirli bir proje ya da süre için katkıya, takviyeye ihtiyacı olan şirketler platforma kaydoluyorlar. Yani istedikleri iş gücünden beklentilerini, verebilecekleri ücreti, tüm diğer koşulları, Workflex’deki soruları yanıtlayarak detaylı bir şekilde sisteme giriyorlar.
-Aynı şeyi hizmet verenler de (ki artık bağımsız profesyoneller deniyor) yapıyor. Onlar da ne tür becerileri olduğunu gösterecek, anlatacak şekilde yetkinliklerini, koşullarını, beklentilerini, isteklerini belirtiyorlar.
-Yapay zekâ ile kabiliyetleri güçlendirilmiş algoritma da hizmet isteyen ve sunanları eşleştiriyor. Her şey yolunda gittiği takdirde sözleşme aşamasına geçiliyor.
- İş modelinin tanımı ‘esnek’ olmasına rağmen, sözleşmeler son derece disiplinli, hukuki ve her iki tarafın da haklarını koruyan, yaptırımları olan, ciddi sorumluluklar tanımlayan, kişisel verilerin korunmasına özen gösterir şekilde düzenleniyor.
-Formatta projeye ilişkin çok yalın bir, ‘kim kime ne zaman, nasıl bir çıktı sunacak, o çıktı onaylandığında ne ödeme yapılacak’ gibi basit, yalın bir kurgu var. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen taraflar hem maddi hem de itibar ve referans açısından olumsuz etkilenirken tam tersine başarılı iş birlikleri gerçekleştirenler ise parıl parıl parlıyor. Platformda güzel geçmişe ve puanlara sahip hem kişilerin hem de firmaların kaliteli, büyük bütçeli iş yapma, kaynağa ulaşma ve tercih edilme olasılıkları müthiş artıyor.
Sonuç: Dünya Ekonomik Forumu’nun analizlerine dayanarak, 2030 yılı itibarıyla global iş gücünün yarısından fazlasının, başka bir deyişle her iki çalışandan birinin freelance sisteminden kazanç sağlaması bekleniyor. Bu bağlamda, Workflex gibi oluşumlar; deneyim, yapay zekâ ve mevcut değişim eğilimlerini iyi okuyarak önemli bir ihtiyacı adreslemek için stratejik bir pozisyon alıyor. Bu inovatif modeller, iş gücü ekosistemini daha etkin, esnek ve dinamik hale getiriyor. İşverenlerin ve çalışanların takım kurarken bu tür şirketlerle de muhakkak görüşmesi gerekiyor.